Hafta sonumun geri kalanı oldukça sakin geçiyor. Baekhyun, kakaotalk grubumuzda olanları duyduktan sonra gülse mi ağlasa mı karar veremediği onalarca ses kaydı atıyor ve yine de partiden erken ayrılmasının onun yararına olduğunu söylüyor. Bir dahaki hafta ise baskılayıcı ilaçlarını alarak kızışma dönemini evde geçirdiği için okula gelmiyor.
Pazartesi günü ilk dersime dokuzu on geçe giriyorum. Gözlerim normalden farklı olarak kocaman sınıfta Kyungsoo'yu didik didik arıyor ancak yine de onu bulamıyor. Bu kez seksen kişilik sınıfın tamamına dikkatlice bakıyorum ama yok. Kyungsoo pazartesi gününün geri kalanında da hiçbir derse gelmiyor.
Öğle yemeğinde yine bizim oğlanlarla buluşuyorum. Kimse cuma gecesi partide yaşanan kaos hakkında konuşmak istemiyor olacak ki hepimiz havadan sudan, antin kuntin konulardan konuşarak vakit öldürüyoruz. Tuhaf olan ise okuldaki kimsenin bu olaydan bahsetmiyor oluşu. Aksine, gelen geçen masamıza, özellikle Sehun'a selam veriyor. Bunun nedenini anlayabiliyorum, Sehun gibi baskın bir alfanın feromonu kısa bir süreliğine burunlarını değmiş olsa da üzerlerinde hoş bir tesir bıraktı ve o akşam partideki tüm omegalar şu an Sehun ile herhangi bir kızışma dönemlerini geçirmek için can atıyorlar. Alfa feromonlarının kuvveti cidden hafife alınacak gibi değil.
Ancak her şey salı günü patlak veriyor.
Anadolu, aynı ay içinde ikinci bir baskı yayınlıyor. Daha önce hiç yaşanmamış olan bu durum herkesi şaşırtıyor. Salı sabahı Anadolu'nun yeni baskısı yine pencere kenarlarında, kantin ve yemekhane masalarının üzerinde beliriveriyor. Kapakta, büyük penisli bir Pan tasvirinin üzerine yüzü shoplanmış Sehun var ve hemen altında kocaman harflerle "Yirmi birinci yüzyıl hedonizmi" yazmakta.
Ders arasında yine her zamanki masamızda toplandığımızda ise durum cidden tat kaçırıcıydı çünkü fanzinin tamamı açık açık cuma gecesi yaşanan olayı anlatıyordu. Üstelik dokuz yazar/çizerin dokuzu da bu konuyla ilgili yazıp çizmişti. Hatta alfaların ne kadar tehlike arz edebileceklerini anlatan ve omega haklarının gündeme getirip omegaların toplumda ne kadar ezildiklerini değinen, eşitlik istediklerini söyleyen Anadolu'nun yazar ve çizerleri fazlasıyla kızgınlardı. Çok ama çok fazla. Exodus'un spor bülteni bile sadece tarihe adını yazdırmış omega sporculardan oluşuyordu. Kül Sezar ise müzikten tamamen feragat ederek iki sayfa boyunca "omegalar için eşit haklar. " Yazısını alt alta yazmıştı. Ve Fedra, "Alfa" adını verdiği bir şiir yayınlamıştı. Tarihi tam olarak geçen cumartesi gününe tekabül ediyordu.
Zamazingo yine açılışı yapıyordu ve Sehun'un açık açık ismini vererek bilmeyenler için önce yaşanan olayı daha sonra da yaşattığı durumun nelere mal olabileceği hakkında dört sayfa süren bir yazı yazmıştı. Fitne Fücur ise 1950'lerden önce omegalara yapılan katliamlar, nasıl seks köleleri olarak kullanıldıkları ve tecavüze uğradıkları hakkında açık açık yazmış, üstelik ikinci dünya savaşından kalma Yahudi omegaların fotoğraflarını kullanmaktan da hiç çekinmemiş. Kelepçeli ve çıplak omegalar, pislikler içinden ve tel örgülerin ardından size bakıyorlar. Sansürsüz görüntüler cidden rahatsızlık veriyor. Hatta nefret suçuna kurban giden omegalar hakkında da bir sayfası vardı. Yine bir sürü ölü omega fotoğrafı. Ayrıca dört sayfayı kaplayan, bir Pan'ın kocaman penisiyle genç bir oğlanı baştan çıkarıp en sonunda onu nasıl becerdiğini anlatan bir çizimi de vardı. Birkaç panel boyunca nasıl seviştiklerini ayrıntılı bir şekilde çizmişti. Bazen Fitne Fücur'un sadece kısa öyküler yazıp IMDb'si beşin altında olan korku filmlerini ne kadar sevdiğinden bahsetmesini diliyorsunuz.
Lafonten, baskılayıcı hapların yan etkileri ve zararları hakkında bir sayfa döşemişti. Üstelik fiyatlarından da yakınmıştı. Bir de iyi bir niyetle her iki tarafın da sağlığı için doğum kontrol hapları ve kondom taşımayı hatırlatıyordu. Babaçko ise olayın biraz daha derinine inip erkek omegaların yıllar boyu homofobiyle başa çıkmaya çalışmalarını ele almıştı.