Milad ♥ 2

2K 161 69
                                    

BAHAR

İlk saati geride bırakırken babamdan en ufak bir iz dahi yoktu. Patlayan arabanın içinden çıkamamış olma ihtimali, her geçen saniye biraz daha artıyordu. Arama kurtarma ekipleri, umutları her geçen saniye azalan bana inat, tüm gücüyle çalışıyordu.

Demir Amca, komiserle ne konuşuyordu bilinmez, fazla hararetliydi. Bir süre sonra konuşmalarına Bora Amca'da katılmıştı. Onları izlerken Elif Teyze'nin yanımda, sürekli bana moral vermeye çalışan sesini işitiyordum. Yeterince dolu olan beynim, söylediği cümlelerden tek tük kelimeler seçiyordu. Belki de işine gelenleri...

Korhan elimi sıkarak verdiği sözü tutmuş, doktorları annem gelene kadar burada kalmama razı etmişti. Yine de ambulansın içinde beklemem gerektiğini söylemişti. Bu onların işini kolaylaştırmaz mıydı? Her an kapıyı kapatıp beni hastaneye götürebilecek bir ekibe güvenmemi mi istiyorlardı? Ayrıca onun içinde babamı göremezdim ki...

"Elif."

Demir Amca nazikçe karısını kolundan tutarak benden uzak bir tarafa doğru çekiştirdi. Belli ki ne konuşacaklarsa duymamı istemiyordu. Başka zaman olsa bu merakımı kamçılardı ama şu anda bu gizemli halleri işime gelmişti. Onların benden uzaktaki konuşmalarını fırsat bilip sedyeden hızlıca kalktım. Bacağıma saplanan ağrıyı sollarcasına dönen başım, ufak bir sendeleme yaşamama neden oldu. Ani kalkışımın mı yoksa verdikleri ilaçların etkisi mi emin olamadığım baş dönmesi, bu alandan uzaklaşamayacağımı vurgularcasına güçlüydü. Saklambaç oynayan acemi çocuk heyecanı sardı dört bir yanımı. Biraz daha dikkat çekersem sobelenecektim. Sedyeye tutunarak kendi etrafımda döndüm. Babamı görebileceğim en yakın nokta ambulansın ön tekerleğiydi. 10 metre var ya da yoktu ama bu kafayla bana kilometrelerce uzak gibi geliyordu. Yine de hastane kadar uzak değildi ve biraz daha oyalanırsam gideceğim yer orası olacaktı.

Kendimi dengemden geri kalanı toplamaya zorladım ve bacağımı sürümeye başladım. Sanki yerçekimsiz bir ortamda adım atıyormuşum gibi ağırdım ve bu ağırlığım canımı daha çok yakıyordu. Ter içinde kalmıştım. Anlık göz kararmalarım yüzünden sendeliyordum ve birazdan yere düşeceğime emindim. Ta ki imdadıma yetişen bir ele kadar.

"Sana ambulansın içinde beklemen söylendi."

Görüşüm netliğini kazandığında Korhan'ın çatık kaşları beni selamladı. Neredeyse bütün ağırlığımı yüklenmişti. Saatlerdir ardı ardına yaktığı sigaraların kokusu üzerine sinmiş olmalıydı ve bu durum midemi bulandırıyordu. "Ne arıyorsun burada?" diye sorduğunda cevap vermeden gözlerimi babamın olduğu yere kaydırdım. Kısa bir duraksamanın ardından o da nereye baktığımı görmek için başını omzunun üzerinden geriye çevirdi. Ardından da ne olduğunu anlamış gibi, derin bir iç çekti. Tekrar bana döndüğündeyse kızgınlığından eser kalmamıştı. Şu anda benim için yanıp tutuşan duygu endişeydi.

"Buna izin veremem üzgünüm. Hava çok soğuk."

Yarı yarıya inmiş göz kapaklarımın arasından yalvaran bir bakış attım. Sıkıntılı bir iç çekerken "Şu anda bile titriyorsun Bahar. Allah aşkına yeterince derdimiz yok mu sence?" diye sordu sitemle. Titrediğimin bile farkına varamayacak kadar uyuşmuştum. "Hadi ambulansa." Bu sözler, uyuyan devi uyandırmış gibi, içimde bir yerde kalan son enerjiyi de açığa çıkardı. Korhan'ın algılamasından bile hızlı bir şekilde elinden kurtuldum ve kalan adımlarımı tamamlayıp ambulansın tekerleğinin önüne, yiğitliğime laf ettirmeyecek bir hızla çöktüm. Korhan'ın beni izlediğini biliyordum. Bu nedenle ona bakmak yerine gözlerimi olması gereken yere, babama çevirdim. Ağzında yabancı bir şeyler geveleyen adamın bir süreliğine sesi kesildi. Pes ettiğine inanarak derin bir nefes aldım. Daha nefesimi veremeden omuzlarımda hissettiğim yük ve bir anda dört bir yanımın sarılması bir oldu. Büyük ihtimal ambulanstan arakladığı battaniyeleri etrafıma saran adam hala anlamadığım dildeki serzenişine devam ediyordu. Umarım tüm o gâvurca kelimeler küfür barındırmıyordu.

VELİAHTLAR 2 - BAHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin