Milad ♥ 11

1.9K 130 109
                                    

BAHAR

Hayat, geç kalmakla erken başlamak arasındaki süreçti. Yaşanmamışlığa ait keşkeler ve ileriye dair kuşkulardan ibaretti. Yine de bazı anlar vardı ki, ne geçmişe üzülürdünüz ne de gelecekle ilgili kaygı duyardınız. Saatlerdir böyle bir anın içine hapsolmuştum. Aramızda yıllar girmemişçesine, beynimin her köşesine yer etmiş hikâyemden beni koparıp bambaşka diyarlara götüren samimi bir ortamın içindeydim. İlk kez tanışmıyormuşuz gibi soru sormak yerine sadece muhabbet ediyor, laf aralarında birbirimizi tanımaya çalışıyorduk. Babamla ilgili öyle anılar toplamıştım ki hepsi benim için en pahalı mücevherlerden bile değerliydi. Beşizlerin sürekli etrafımda olması ise zaman kavramını bir süreliğine unutmamı sağlamıştı. Durumumdan dolayı oyunlarına çok fazla katılamasam da onları izlemek bile fazlasıyla mutluluğumu tatmin ediyordu. Aile ortamının içinde olmak fiziken olmasa da ruhuma çok iyi gelmişti. Çok uzun zamandır yaşamadığım duyguların hepsini şifaydı ve ben birkaç saat içinde toparlanmam için gereken tüm enerjiyi almışım gibi hissediyordum.

"Bahar hoş geldin."

'Anne!' sesleriyle düşüncelerimden sıyrıldım. Akşam geleceği söylenen Cansu Hanım'ın salona girmesiyle başımı pencerelere doğru çevirdim. Hava kararmıştı. Saatimi kontrol ettiğimde gecenin 11'i olduğunu görmek ufak bir şaşkınlık yaşamama neden oldu. Saati gerçek anlamda fark edememiştim. Annemin aramamış olması ise kafamı karıştırdı. Hani gece burada kalmama izin vermeyecekti?

"Burada olduğunu bilseydim daha erken gelmeye çalışırdım."

Eteklerindeki çocuklardan ayrılıp yanıma doğru gelen kadın sarılmak için eğildi. "Seni burada görmek çok güzel," diyerek dikkatli bir şekilde sırtımı sıvazladı. Fırsattan istifade beşizlerin duymayacağı alçaklıkta "Babamın durumu nasıl?" diye sordum. O da aynı şekilde karşılık verdi. "Aynı ama sen bunları düşünme şimdi." Yavaşça benden ayrılan kadın evdekileri de teker teker öptü. Babamın ailesini kendi ailesi gibi benimsemişti. Hoş, onun ailesinin yaşattıkları düşünülürse bu insanlar yıllarca özlemini çektiği sevgiyi ona veriyor olmalıydı. Beni bile birkaç saat içinde sevgi yumağı haline getirdiklerine göre...

"Bebeler! Bu saate kadar ayakta olmanızı ablanızın burada olmasına veriyorum ama şimdi doğru yataklara!"

"Yenga valla saat 9'da yatırdık. 10 dakika sonra pıtı pıtı aşağı döküldüler. Hallerini görünce kıyamadım da."

Lavin Ada kendini açıklamaya koyuldu. Yenga kelimesini ilk duyduğumda dilinin sürçtüğünü düşünmüştüm ama belli ki onun sesleniş biçimi buydu. Cansu Hanım tatlı bir sesle "Tahmin edebiliyorum Lavinciğim," dedikten sonra çocuklarına doğru döndü. "Ama artık ben buradayım. Herkes yataklarına! Marş marş!" Otoriter havası anında sesine yansımıştı. "Hadi, hadi, hadi! Kontrol etmeye geldiğimde uyumadığınızı görürsem-" Çocuklar itiraz eden sesler çıkarsa da annelerini etkileyemeyecek gibi görünüyordu. Bu yüzden taktik değiştirmişlerdi.

"Uyuruz ama bir şartla. Ablam burada kalsın."

"Evet sabah uyandığımızda ablam yoksa bir daha uyumayız."

"Ablam bizimle yaşayabilir mi anne?"

"Ablam gitmesin ne olur?"

"Burada kalacaksın değil mi abla?"

"İstersen yatağımı paylaşabiliriz. Sana pofuduğu gösteririm."

"Benim yatağımda da yatabilirsin. Hem benimkisi daha rahat."

"Benimkisi!"

"Hayır benim!"

Renan, Aktan'ı gazlıyordu. Mavi ağlıyordu. Gece ve Hazar ise birbirine düşmüş bir şekilde atışıyordu. Evin içi, resmen saniyeler içinde curcunaya dönmüştü. Sözü kesilen kadın sesini yükselterek çocuklarını uyarmak zorunda kaldı. "Susun artık!" Salondaki gürültü bıçak gibi kesildi. Son derece sakin, sinek uçsa sesi duyulacak kadar sessizleşti. Ben dâhil hepimizin içine tedirginlik salan bu ses, Cansu Hanım'ın bıkkın bakışlarıyla perçinlendi.

VELİAHTLAR 2 - BAHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin