10

11K 997 331
                                    

İnsanlar birbirini terk edebilir fakat birdenbire terk edemez.. Xiumin'in aynen böyle söylediğini hatırlıyordum.

Luhan ise gitmişti. Hiçbir açıklama yapmadan, birdenbire. Güne böyle başladık. Biraz kırıktı herkes, bazılarımız eksikti. Chen kızgındı, Tao bir heykel misali bomboş bakıyordu. En yakın arkadaşlarımdan ikisi terk edilmişti, en yakın arkadaşlarımdan diğer ikisi ise terk edenlerdi. Gitmek ikisi için bir çözüm müydü bilmiyordum fakat emin olduğum bir şey vardı, onlar da en az Amber ve Xiu kadar acı çekiyorlardı. Anthemisi de Luhanı da tanıyordum. Gitmek çözüm zannedilirdi bazen, ağlaya ağlaya gitmişti ikisi de. Buna o kadar emindim ki onlara bir türlü kızamıyordum, Xiu ve Amber'ın da kızmadıklarını biliyordum.

Bir şekilde hepimizin güne devam etmesi gerekiyordu. Amber, Xiumin'le oturmaya devam ederken, Tao ve Chen okula gitmek için hazırlanmaya gittiler. Birbirlerinin yüzlerine bakmadıkları gözümden kaçmadı. Okula beraber gittikleri düşünülecek olursa bunu fazla sürdürmeyeceklerini tahmin ediyordum. Ben de kaderime razı olup işe gitmek için evden çıktım. Hazırlanmakla uğraşamadığım için sade bir tişört giyip saçlarıma bere geçirmiştim. Tüm gün şirkette böyle dolaşmak herkesi çıldırtabilirdi fakat madem Kim Jongin potansiyel sahibi(!) olduğumu düşünüyordu, bu potansiyeli kafamdaki bereyle de çıkarabilirdim ortaya. İşte bu yüzden umursamıyordum.

Ve kızgındım. Jongin, benim hakkımda her şeyi bilen tek insandı. Yeteneksizdim, terimler konusunda en ufak bir fikrim yoktu, sürekli şirket malzemelerine zarar veriyordum. Tıpkı Sung'ın dediği gibi geç kalıyor, işten kaytarıyordum. Cv'ime yazmış olmama rağmen tek kelime bile ingilizce bilmiyordum ve tüm bunları bilen tek kişi Jongin'di. Hiçbir patron böyle bir çalışanı şirketinde tutmak istemezken adam potansiyel sahibi olduğumu söylemiş ve Sung'ın beni kovmasına engel olmuştu. Hem de beni becerdikten yarım saat sonra.. Evet, işten kovulmak falan istemiyordum fakat tüm bunların altından çıkardığım tek bir sonuç vardı, ve bu sonuç bana kendimi gerçekten ucuz hissettiriyordu..

Sonunda şirkete adımımı attığımda yeni bir günün ağırlığı omuzlarıma çöktü. Daha günün bitmesine saatler olduğunu bilmek canımı sıkıyordu. Departmandaki insanların, bir önceki gün üzerime yönelttiği bakışları düşünmek istemiyordum. Hepsi, Jongin'in beni şirkette tutmasının altında bir şeyler olduğunu tahmin edebilecek zekaya sahip insanlardı. Fakat, şükürler olsun ki günümüzde toplumumuz eşcinselliği düşünmeyi bile reddedecek, bunu ayıp sayacak bir düzeydeydi. Bunun için ilk defa seviniyordum... Hiç kimsenin aklına, Jongin'in altına yatmış olma ihtimalim gelmeyecekti..

Fakat hepsinin düşüncesi aynıydı, Sehun ne yaptı da Kim Jongin onu kovmak yerine maaşına zam yaptı?

Ben bunun cevabını çok iyi biliyordum.

İşte bu yüzden asansöre bindiğimde 1. kat yerine en son katın düğmesine bastım. Jongin'e aklındaki şeyi silmesini söyleyecektim. Siktiğimin romantik filminde değildik, adam kadına yardım eder fakat bunun karşılığında kadının, adam ne zaman isterse onunla yatması gerekmektedir falan filan. Benden böyle bir şey isteyecekse eğer, işsiz kalmak falan umrumda değildi. Evet, Jongin aklımı başımdan alan bir ilahtı, evet bu işe ihtiyacım vardı. Fakat bu onursuz olduğum anlamına gelmiyordu, pasif olabilirdim ama güçsüz asla!!!!!!!!

Sonunda asansör gürültüyle durduğunda adımlarımı geniş koridora attım. Bir hafta içinde bu kata ikinci gelişimdi. Tıpkı ilk seferki gibi adımlarım geri geri gidiyordu fakat bir yandan da buna mecbur hissediyordum. Kendimle çelişmek en büyük hobim haline gelmiş gibiydi. Yapmayı istemediğim şeyleri yapıyor ve hem ruhumu hem de bedenimi yoruyordum. Kim Jongin bana iyi gelmiyordu, buna rağmen her seferinde kendimi onun yanında buluyordum.

Secrets // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin