Kusmak üzereyedim. Hatta birisi bana dokunduğu takdirde iki büklüm olup kusmaya başlayacaktım. Jongin'in istediği kahveyi almaya giderken yere kapaklanmamak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Tanrım, herkesin gözü benim üzerimdeydi ve ben anlamsız bir şekilde küçük düşürülmüş gibi hissediyordum. Adam resmen benimle, tüm ofisin önünde dalga geçiyordu ve ben hiçbir şey söyleyemiyordum. Hızla, plastik değil de cam olan bir bardak bulup kahveyi doldurdum. Bardağın sıcaklığını umursamadan elime aldım ve hala benim masamın önünde duran ve DakHo ile bir şeyler konuşan Jongin'in yanına doğru ilerledim. Sung, yüzünde sahte bir gülümseme ile bana baktı. Endişeli olduğunu anlamamak mümkün bile değildi. Her an kahveyi Kim Jongin'in üzerine dökecekmişim gibi bakıyordu.
"Buyrun Bay Kim."
Elimdeki bardağı uzattığımda Jongin tek kelime etmeden bardağa uzandı, en azından bir teşekkür edebilirdi fakat kibarlıktan nasibini almamıştı anlaşılan. Ben kahveyi içmesini beklerken o DakHo'nun anlattıklarını dinlemeye devam etti. Bense öylece durmaya devam ettim. Ne yapabilirdim ki? Masama oturmak istiyordum fakat bunun için ikisinin arasından geçmem gerekiyordu. Öylece put gibi ayakta durup, tek kelime etmeden dikilmekse son derece anlamsızdı. Konuşmaya katılmayı düşünsem de konuşulanlardan tek kelime dahi anlamıyordum. Pekala, en azından bunu çaktırmadan bir süre idare edebilirdim. Sanki DakHo'nun dediklerinin her kelimesini anlıyormuşum gibi kafamı sallamaya başladım. 'evet, çok haklısın, kesinlikle ben de böyle düşünüyorum' kelimlerini kullanmaktan çekinmedim. Her konuşmaya daldığımda DakHo biraz daha gerildi, Jongin'in alaycı gülümsemesi daha da arttı. En azından 'işemem gerek' diyerek yanlarından ayrılmamdan iyiydi bu değil mi? Çünkü ağzıma kadar gelmiş bir cümleydi bu..
"Yani modern pazar çerçevesine bakarsak, bizimde sunacağımız ürün bağlı talep adına.."
"Bir saniye Bay.." Jongin DakHo'nun sözünü kesip birkaç saniye beklediğinde ben de onaylarcasına mırıldanmayı kesmiştim, hmmm hıhı demekten artık dilimi hissetmiyordum.
"Pardon, isminiz neydi?"
DakHo'nun kızarmış suratına bakıp koca bir kahkaha atmak istedim.
"Lee DakHo, pazarlama yöneticisi." diyerek kendini tanıttığında kahkahalarımı tutmak için kendimi zorluyordum. DakHo'nun zedelenen egosu önümüzdeki bir sene boyunca eğlence kaynağım olabilirdi.
"Ahh evet DakHo." Jongin mahcup olmuş gibi bakarak kafasını salladı. "Ne kadar da unutkanım."
Yüzündeki ifadenin sahte olduğu çok belliydi, mahcup bir ifade takınmasına rağmen bu durumdan o da benim gibi keyif alıyordu. Eminim ki, yapmacık çalışanlardan bıkmıştı.
"Bu konuda çok haklısın DakHo fakat izin verirsen,ben Sehun'un da neler düşündüğünü merak ediyorum."
Şaşkındım. O anki durumumu en iyi anlatan kelime şaşkınlıktı. Öncelikle DakHo'ya adını sormasına rağmen benim adımı hatırlamıştı. Bu DakHo'nun mümkünmüş gibi daha da çok kızarmasına ve somurtmasına neden olmuştu. Jongin gelmeden önce, bana dolaylı yoldan dilenci demesine rağmen Jongin benim adımı hatırlıyordu. İşte göt gibi kalmak böyle bir şeydi.
Ve bir diğer konu. DakHo'nun neyden bahsettiği konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Kurduğu cümlelerden, kullandığı kelimelerden bir bok anlamamıştım. Ve eminim ki Jongin de bunun farkındaydı. İkinci bir dalga geçme olayıyla daha baş başaydık. Tanrım, ne diyecektim. Pekala..
"Ben kesinlikle DakHo'ya katılıyorum." Jongin kaşlarını kaldırarak bana baktı.
"Eklemek istediğin herhangi bir şey?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secrets // sekai
Hayran Kurgu"Ağzın da baya bozukmuş." dedim hiç istifimi bozmadan. "Bir de eğer beni şu anda öpmeye niyetlendiysen, hala dişlerimin arasında kusmuk parçaları var ona göre hareket et." *Sır Tutabilir misin?* kitabından uyarlamadır.