29

11.7K 1K 418
                                    

Ona defalarca gitmemesini söylememe rağmen Jongin'in beni dinlemeyerek çekip gitmesinden tam iki saat önce çiftlik evinin misafir salonunda oturuyorduk. Anlamsız bir sessizlik hakimdi aramıza. Doğrusunu söylemek gerekirse odanın ihtişamı beni korkutuyordu. Dış görünüşüne yakışır bir tasarımı vardı evin içinin. Özenle döşenmiş salon beyaz ve siyahın muhteşem uyumuna sahipti, mümkün olduğunca en ufak bir şeye bile dokunmamaya çalışıyordum. Sakarlığım beni rezil etmek için fırsat kolluyordu ve benim ona papuç bırakmak gibi bir niyetim yoktu. Odaya girer girmez sanki saatlerdir yürümüşüm de yorulmuşum gibi bir köşeye geçip oturmuş ve nefesimi düzene sokmaya çalışmıştım.

Jongin'le aramızda belirli bir mesafe vardı, birbirimizden fazlasıyla uzağa oturmuştuk ve bunu yaparkenki amacımız neydi en ufak bir fikrim bile yoktu. Her ne kadar ona yaklaşıp tenini tenimle buluşturmak için duyduğum istek her saniye artsa da olabildiğince tutuyordum kendimi. Ona her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatmak, onunla ilgili bilmediğim şeyleri öğrenmek için buradaydım ve en ufak bir ten temasında bile aklımdaki her şeyin dağılacağına emindim.

"Buraya en son küçükken geldim."

Jongin oturduğu yerden etrafı sanki ilk defa orada bulunuyormuş gibi incelemeye devam ediyordu. Benim ona anlatacaklarımdan ziyade onun bana anlatacakları daha önemliydi benim için çünkü ona kayıtsız şartsız inanmak güvenmek istiyordum. Savrulduğum boşluktan beni çekip çıkarmasına, artık gerçekten de düze çıkmaya ihtiyacım vardı. Tüm bunların gerçekleşebilmesi için elimde ona inanabilmem için mantıklı sebepler olması gerekiyordu.

"Babam her yaz bizi buraya bırakır ve kendisi şehre dönerdi. Hayatımın en güzel günlerini bu evde geçirdim. Annem, kız kardeşim ve abim. Onlarla beraberken her yer güzeldi fakat her nedense bu evdeki anılar her zaman daha tatlı gelirdi bana." Jongin'in yüzünde o günlere dönmüş gibi bir gülümseme belirmişti. Gözleri parıldıyordu konuşurken.

"Bu evi kullanmamaya özellikle dikkat ediyorum." dedi gözlerini gözlerime çevirip. "Çünkü eve yalnızken girmek beni huzursuz ediyor. Eksik hissediyorum."

"Neredeler?" diye sordum kendimi tutamayarak. "Yani, annen ve kardeşlerin." Konunun neden ailesine geldiğini anlayamasam da onunla ilgili bir şeyler duymayı seviyordum.

Jongin oturduğu yerden kalkıp yanıma gelince nefesimi tuttum. Yanıma oturması kalbimin teklemesine neden oldu, küçük bir gülümseme sundu bana. Gözleri hüzünle dolmuştu sanki, alnını alnıma dayayıp ellerimi tuttu. Gözlerimi sıkı sıkıya yumarak onu hissetmenin tadını çıkardım.

"Babam," birkaç saniye duraksayıp diyeceği şeyi tartarmış gibi bekledi. "biraz otoriter bir adamdı. Aslında onu ömrüm boyunca çok sevdim, ona her zaman saygı duydum. Her ne kadar düşünce yapılarımız farklı olsa da o da beni sevdi, bana ve düşüncelerime saygı duydu. Fakat bunu sadece bana yaptı, diğer kimseye karşı böyle değildi sadece beni sevip kolladı."

Kendimi hafifçe geri çekip Jongin'in yüzüne baktım, bunları anlatmak ona acı çektiriyor gibiydi. "Nasıl yani?"

"İlk geldiğim gün senden kimseye Çin'den döndüğümü söylememeni istemiştim, hatırlıyor musun?"

Evet manasında kafamı salladım, konunun bir anda değişmesi aklımı bulandırmıştı.

"Abimin yanındaydım. Bunu gizlemek sana mantıksızca gelecek biliyorum fakat olaylar gerçekten çok fazla karmaşık ve sana nasıl anlatacağımı dahi bilmiyorum."

"Sadece anlat." dedim sakin bir ses tonuyla, Jongin derin bir nefes aldı.

"Sanırım en başından başlamam gerekecek. Üç kardeşiz, abim benden sadece bir yaş büyük ve o kadar hassas bir kişiliği var ki sanki büyük olan benmişim gibi oluyor. Kız kardeşim ise benden dört yaş küçük, çok hırçın bir kız. Çok ters, çok dik kafalı ve benden ölesiye nefret ediyor." Acı bir şekilde gülümseyip bu düşünceyi kafasından uzaklaştırmak istermişcesine kafasını sağa sola salladı.

Secrets // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin