Pekala, işte bir sır daha.. Uçağa binmekten korkuyorum.
Üstelik öyle kaygısızca birkaç bardak şampanya devirip iş adamıymış gibi davranamayacak kadar. Bu ayrıntıyı unutmak için uzun bir uğraş vermiştim fakat uçağın içine girer girmez korkum tekrar baş gösterdi. İçtiğim birkaç kadehin de bana pek yardımcı olmadığını kabullenmeliydim. Henüz yerde olmamıza rağmen korkuyordum. Büyük ihtimal havalandıktan sonra kriz falan geçirecektim. Tıpkı Çin'e geldiğimde olduğu gibi... (Gerçi ben hala iki dakikada bir bağırmayı krizden saymıyorum. Ne olmuş yanı bağırdıysam? Ya kalp krizi geçirseydim?)
"Anthemis.." dedim o bana oturacağım koltuğu işaret ederken, sesimin titrek çıkmasına aldırış dahi etmemiştim. Sonuçta karşımdaki Anthemisti değil mi? Çekinmem gereken bir şey yoktu. "Uçağın motorundan bazı sesler geliyor sanırım."
Ve gerçekten de geliyordu, Tanrım bunu duyabiliyordum fakat olan şey Anthemis'in gülmemek için kendini zor tutarak yüzüme bakması oldu. Her an kahkahayı patlatmak için hazır da bekliyor gibiydi. O kendini gülmemek için zorlarken ben yanımda oturan ve bilgisayarıyla ilgilenen adama baktım. Onun da Anthemis'ten geri kalır yanı yoktu. Bıyık altından gülümsüyordu resmen! Duyuyordum işte motordan ses geliyordu!
"Sehun.." dedi Anthemis sonunda kıkırdamalarını serbest bırakarak. "Uçak şu an çalışmıyor bile, kuruntuyu bırakıp yolculuğun tadını çıkar."
O an Anthemis'e hala bazı sesler duyduğumu bağırarak söylemek istesem de yanımdaki adamın varlığını hatırlayarak yerime pıstım. Kollarımı önümde birleştirip, kafamı eğerek zamanın biran önce geçmesini diledim.
"Biraz şampanya içmek ister misin?" Anthemis'in sorusuna karşılık omuz silktim. Sonuçta parası benden çıkmayacaktı..
"Peki siz beyefendi? Bir şey alır mısınız?"
Hemen yanımdaki koltukta oturan adam Antemis'in sorusunu duyunca bakışlarını önündeki bilgisayardan kaldırdı. Yüzüne çekici bir gülümse yerleştirince gözlerimi devirmekle yetindim. Adam, sanki birazdan evrenin yaşıyla ilgili bilgi verecekmiş gibi bir bakış takındı. Pekala kabul ediyorum adam çekiciydi, ama Anthemis de lezbiyendi.. Ve burada ben vardım, az önce dalga geçer gibi bıyık altından gülmesi dışında adam hala varlığımı fark etmemiş gibiydi.
"Bir viski lütfen, teşekkürler."
Sesinin tok tınısını duyunca tüylerimin ürperdiğini hissettim. Esmer teni ve dolgun dudaklarıyla bir model gibiydi. Tam ona ne iş yaptığını soracaktım ki adam sanki anlamış gibi tekrar bakışlarını bilgisayarına çevirdi. Ben de sinirle önüme döndüm. O benimle konuşmak istemiyorsa ben onunla hiç konuşmayacaktım. Hem de hiç!
Bu kararıma en fazla uçak havalanana kadar sadık kalabildim. Korku bedenimin her bir tarafını kaplamışken sessiz kalmak neredeyse imkansızdı. Çığlık atmamak, bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Bir de işin içine sessizlik girince her şey çok daha korkutucu bir hal almıştı. Businessta uçan herkes anlaşmış gibi sessizliğe gömülmüştü ve duyulan tek ses uçağın motorundan gelen homurdanmaydı. Anthemis'in de ortalardan kaybolması durumu benim için zorlaştırıyordu.
Birkaç defa yanımda oturan adamla muhabbet etmeye çalışsam da adam bana bakmamakta kararlı gibiydi. Önündeki bilgisayarda anlamdıramadığım bir şeylerle uğraşıyor ve ara sıra viskisinden yudumluyordu.
Koltuğumda biraz daha geriye doğru yaslanıp olumlu şeyler düşünmeye çalıştım. İleride çok ünlü bir iş adamı olacağımı ya da cumhurbaşkanı olup ülkedeki tüm eşcinsellere evlenme hakkı vereceğimi falan. Ya da sadece eşcinsellerin ayrıcalıklı olduğu bir ülke kurabilirdim. Ama tabiiki de kurmayacaktım, sonuçta heterofobik değildim. Hatta bir kız arkadaşım bile vardı.. Pekala bunlar çok karışık durumlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secrets // sekai
Fanfiction"Ağzın da baya bozukmuş." dedim hiç istifimi bozmadan. "Bir de eğer beni şu anda öpmeye niyetlendiysen, hala dişlerimin arasında kusmuk parçaları var ona göre hareket et." *Sır Tutabilir misin?* kitabından uyarlamadır.