15

10.3K 955 222
                                    

MiYoung'tan kaçmayı başardım. Ve inanın bana bu hiç kolay olmadı.

Hatta o kadar çok zor oldu ki Everste tırmanıp kayaç analizi yapmaya falan çalışsam (ki inanın imkansıza yakın bir şey bu) belki de daha az efor harcardım. Pastane işletmek bile daha az yormuştu herhalde beni. Böyle bir şey olamaz ya, gerçekten. En son koridorun ortasında birbirimize bağırıyorduk, yani ne çeşit bir rezalet bu?

Her neyse Tanrıya şükürler olsun ki bu defa bu olay yaşanırken Jongin falan çıkmadı karşıma. Adam her seferinde ben boktan bir durumun içinde sıçıp sıvamış durumdayken ortaya çıkmayı başarıyor ya işte bu defa başarılı olamadı.

Yani bir saate kadar. Daha önce de söylediğim gibi şans insanı sadece bir kere buluyor.

Evet, MiYoung ile bağıra çağıra kavga ederken Jongin'e yakalanmadım. Fakat bu demek değildi ki daha kötü bir durumda adam karşıma çıkmayacak. Her neyse özet olarak, MiYoung'la kavga ettikten sonra (konu her zamanki gibi şirkettekilerden ilişkimizi saklamaktı) o ağlaya ağlaya (ki inanın kıkırdamalarında daha beter bir olay bu) bizim için tuttuğu odaya doğru ilerledi. Ben de bu saatte otobüs bulamayacağım ve taksiye de para veremeyeceğim için elimdeki en iyi seçeneği değerlendirdim. Yani otelin barına doğru yol aldım. Sanki az önce kız arkadaşıyla kavga eden ben değilmişim gibi içmeye gidiyordum. Ama tabii ki sebeplerim vardı, CL'i görmüş fakat onunla konuşamamış ve Jongin'i de CL'e kaptırmıştım. Pekala ikinciye üzülmeye pek hakkım yoktu fakat elimde değildi. İçten içe bir lavla kavruluyor gibiydim ve o ateşi söndürmem gerekiyordu.

Ve sonuç olarak kalkıp otelin barında içmeye başladım. Sarhoş muydum değil miydim pek anlayamıyordum ve anlayamadığıma göre sarhoş olmalıydım. Üstümde tatlı bir yorgunluk vardı, gülümsemek istiyordum sürekli. Sarhoş olunca kalkıp ortalığı velveleye veren insanlardan değildim, sadece oturur gülümser ve bazen de ağzımdan çıkan cümlelerin hesabını yapamazdım. Şimdi de durum tam böyleydi işte. Sadece etrafa bakıp uysal uysal gülümsüyordum, patavatsızca konuşmalar yoktu çünkü etrafta konuşabileceğim hiç kimseyi tanımıyordum. Belki de bu açıdan şanslı bile sayılabilirdim. Yani, Jongin yanıma gelip oturmasaydı tabi..

Jongin'in yanıma oturması her şeyi değiştirdi. Yüzümdeki gülümsemenin solduğunu hissettim, tüm kaslarım tek tek kasıldı. Her zamanki gibi onu görür görmez gerilmeye başladım ve böyle bir anın olmayacağı tek bir gün yaşayabilecek miyim merak ettim. Aklıma yemekteki görüntüler dolmaya başladı, Jongin ve CL'in samimiyetini istemesem de tekrar hatırladım. Mümkünmüş gibi canım daha da sıkıldı.

"Neden buradasın?"

Jongin'in konuşmasıyla bakışlarımı önümdeki bardaktan çekip ona çevirdim. Bana değil de dosdoğrudan tezgahın arkasındaki raflara bakıyordu. Yüzünden bir şey anlamak imkansızdı, bakışları dümdüzdü.

Cevap vermek için kendimi zorlasam da ne diyeceğimi bilemiyordum. Bir süre sessiz kalarak belki açıklama yapar diye bekledim fakat o sanki az önce soru soran kendisi değilmiş gibi tepkisizdi.

"Bilmem." dedim en son, ona neden açıklama yapmak zorunda olduğumu dahi düşünmeden. "Bir şeyler içmek istedim."

"Kız arkadaşınla olman gerekmiyordu?" diye sorarken bu defa bakışlarını yüzüme çevirmişti. "Ya da erkek arkadaşın, ya da başka birisi falan varsa o?"

Bu cümle karşılığında ne tepki vereceğimi bilmeyerek öylece bekledim, belki de önümde duran bardağı Jongin'in kafasına geçirmeli ya da içinde duran içkiyi yüzüne falan fırlatmalıydım. Ama yapabildiğim tek şey "Seni ne ilgilendiriyor ki?" diye sormak oldu.

"Asıl senin şu anda CL ile olman gerekiyordu. " Jongin'in cevap vermediğini fark edince devam ettim. "Resmen şu anda onun yanında değil de burada bulunarak hayatının fırsatını tepiyorsun."

Secrets // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin