Kapıyı açtığımda ise, ablamın eski sevgilisi olacak Simge karşımdaydı. Eskiden uzatmaya uğraştığı saçlarını, omuz hizasına getirmişti. Sarı saçlarının arasına yeşil boya attırmıştı ve dürüst olmak gerekirse pek yakışmamıştı. Ablamla sevgiliyken, kendisine daha fazla dikkat ederdi ve ablam da onun giyimini güzelleştirmeye özen gösterirdi. Onu nefret gösteren bakışlarla süzdükten sonra, onun yaptıkları aklıma geldi. Benden 2 yaş büyüktü ama biraz kötü huylu bir kızdı Simge. "Ablan evde yok mu?" diye sordu samimi olmayan bir gülümsemeyle.
Neden ayrıldıklarını düşününce, bu kıza sinir olmamak elde değildi. Ablamı, başka bir kızla aldatmıştı ve bunu gözünün önünde yapmıştı. Pişkin pişkin sırıtarak "Alt tarafı sevişiyoruz, çok kafana takma." demişti o gün. Ablam kendisini toparlayıp, hayatını düzene soktuktan sonra karşımıza çıkmıştı yine bu kız. Bunları hatırladığımda, sinirli bir sesle: "Hayır evde yok. Lütfen sen de siktir olup gider misin?" diye sordum.
O da gülümseyerek "Kızınca ne güzel oluyorsun sen öyle." dedi. Niyetinin iyi olmadığımı anladığımda ise beni kollarımdan tutarak içeri zorla sokmaya çalıştı. Benden daha güçlü birisiydi ve direnmek için çok çaba sarf ediyordum. O sırada Sezin geldi ve durumu gördü. Sezin, sinirlenmişti ve Simge'yi bir anda geri çekip itti. "Ne yaptığını sanıyorsun sen? Kızı içeri sokup ne yapacaktın?!" diye sertçe çıkıştı ona. O sırada Sezin'i sakinleştirmeye çalışıyordum. "Sezin bırak tamam değmez." diyerek. Sezin ise birden kızı duvara yapıştırdı. Boğazından sertçe tutuyordu. "Bir daha seni burada görürsem, ya da Açelyamın veya ablasının başına bir şey gelirse, işte o zaman bundan fazlası yaşanır. Anladın mı beni?!" diyerek sertçe bastırıyordu duvara.
Simge korkmuş bir şekilde "Anladım tamam bırak beni!" diye yalvarıyordu acı çeken bir sesle. Sezin fevri bir hareketle Simgeyi itti ve "Şimdi o zaman siktir git buradan!" diye bağırdı. O sırada ablam, bağırışları duymuş olacaktı ki, koşa koşa geldi yanımıza. Simge, ablamın suratına bakamadan kaçar gibi gitmişti. O sırada Sezin yanıma geldi. "Bir şey yapmadı değil mi sana?" diye sordu telaşlı bir şekilde. Benim kalbim ve aklım ise, "Açelya'm"da kalmıştı."Onun Açelyasıydım demek." diye geçiriyordum içimden. Beni hafif sarsınca kendime geldim. "Sayende iyiyim, tam zamanında yetiştin ya. Çok teşekkür ederim." dedim sarılarak. Ablam ise olayı anlamamıştı. "Ne oldu burada?!" diye sertçe sordu. O sırada Sezin biraz kıvranıyordu. Ben devreye girmiştim o sırada. "Abla içeri gel anlatacağım." diyerek içeri aldım herkesi.
Sezin olmasaydı gerçekten kaldıramazdım bu olanları. Bu kız, başım derde girdiği zaman nasıl ortaya çıkabiliyordu? Hala aklım almıyor açıkçası. Aşkın bir mucizesi miydi bu?..
İçeri geçtiğimizde, olanları anlattım. Ablamın tansiyonu fırlamıştı bunları duyduğunda. O sırada Sezin, durumu fark ederek sinirden tansiyonu fırlamış ablamı rahatlatmak için koltuğa yatırdı. O sırada ben de ablamın başında duruyordum. Sezin mutfağa geldi ve ablamın tansiyonunu ölçmek için tansiyon aletini aldı. Sezin tansiyonunu ölçerken, ben de ablamın başını okşuyordum. Ablam gerçekten fenalaşmıştı ve kendimi çok kötü hissediyordum doğum günümde. Ben ablamın başında dururken, Sezin içeriye ablamın tansiyonunu düşürmek için limonlu su yapmaya gitmişti. Ablam o sırada üzülmüştü. Bunların yaşanmaması gerektiğini hissediyordu ve kendisini suçluyordu. "Açelya, ben çok özür dilerim. Doğum gününde özellikle onunla karşılaşmaman gerekirdi biliyorum. Engelleyemedim onu. Lütfen ablanı affet." diye sayıklıyordu. Sinirli ama yumuşak bir ses tonuyla:
"Abla bu senin suçun değil. Kendini suçlamayı bırak artık. O Simge denilen yılanın seni rahat bırakması gerektiğini anladı zaten Sezin sayesinde. Kendini üzmeyi bırakıp bir an önce iyi olmalısın. Çünkü sensiz doğum günümde mutlu olamam." dedim gülümseyerek. O sırada Sezin, elinde limonlu suyla geldi. "İyi gelir, Lidya Abla." diyerek verdi elindekini. "Teşekkür ederim canım." diyerek sayıkladı ablam. Sezin en güzel gülüşünü takınarak rica ettikten sonra Sezin'e hayran bir şekilde bakıyordum yine. O kadar belli ediyordum ki gerçekten onu sevdiğimi. Ablamın üstünü örttüm uyuması için ve Sezinle mutfağa geçtik. O sırada o güzel gözlerine bakakalmıştım yine. "Teşekk..." derken işaret parmağını dudağıma bastırdı.
"Sus lütfen." dedi. "Bana teşekkür etmeni istemiyorum. O gerizekalının sana dokunacak olması bile içimi ürpertiyor. O şerefsiz, bir daha böyle bir şeye kalkışırsa haberim olsun lütfen Açelya'm, olur mu?" diyerek elimi tuttu. Ellerim titriyordu. "Neden bu kadar tatlı olmak zorundaydı ki?" diyerek içimden geçiriyordum. "Sadece sana çekmişim." dedi sırıtarak. "Of! Yine mi dışarı vurdum?" dedim utanarak. Normalde asla dışarı vurmayacağım şeyleri, Sezin varken istemsizce yapıyordum. Yüzüm kızarmıştı ve o sırada; "Utanınca gerçekten çok tatlı oluyorsun. Hele bir de o yanakların kızarınca..." diyerek kızarmış yanaklarıma ufak bir öpücük kondurmuştu. Kondurduktan sonra kulağıma "Seni seviyorum, güzel kokulu Açelya'm." dedi.
İpler tabii koptu artık. Sezin'in kokusunu içime çekerken büyüleniyordum tabii ki. Hayatımı ona adamaya hazırdım. Doğum günümde bana verilen en güzel hediyeydi Sezin. Eşsizdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Kıyısından | -gxg-
Romance'Sen bir sanatsın, bir melodi gibi hayatıma renk katıyorsun...'