XII

61 13 14
                                    

Doktorla görüşmek için hastaneye doğru yol almıştım. O sırada ise kulaklığımı takıp, Sezinle birlikte söylediğimiz ilk şarkıyı açtım spotifydan.

Şarkının sözleri, beynimi ve kalbimi acıtıyordu. Söylenen her sözde, basılan her akorda ve çalınan her melodide benim aklıma Sezin geliyordu. Ondan gizlemek zorunda kalacağım şeyler için korkuyordum. İlişkimizi berbat bir yönde etkileyecekti belki de. Bu yüzden, her zamanki Açelya olarak pozitifi düşünmeye karar verdim. Belki de pozitif düşünmek çözerdi her şeyi...

Bunları düşünürken, hastaneye gelmiştim bile. İçeriye girdiğimde, kızıl saçlı bir kadının oturduğu danışmaya gittim. "Pardon, Prof. Dr. Özge Karataş'ın odası nerede acaba?" diye sordum. Güler yüzlü kadın "4. katta. O kattaki danışma size yardımcı olacaktır mutlaka." dedi. Gülümseyerek "Teşekkür ederim." dedikten sonra asansöre doğru yürüdüm.

Asansöre bindiğimde, dördüncü kata çıkmak için düğmeye bastım ve aklımdan senaryolar geçirmeye başladım. Korkuyordum o kata çıkarken ve asansör, beni daha fazla darlıyordu. O an içimden "Keşke Sezin yanımda olsaydı." diye geçirdim. O sırada 4. kata varmıştım ve Sezin'den mesaj vardı. Mesajı sonra okumak üzere kapatarak, danışmaya doğru ilerledim ve doktorumun odasını sordum. "Sağdaki koridora girince hemen solda" cevabını aldıktan sonra oraya doğru ilerlemeye başladım. Kapıya vardığımda, "umarım düşündüğüm şeyler olmaz." diyerek kapıyı tıklattım. 

"Gel" komutunu duyduktan sonra içeri girdim ve doktorum bana sarıldı. "Otur bakalım Açelya." dedikten sonra yutkunarak oturdum gösterdiği yere. Doktorumun yüzüne bakınca, endişeli olduğu her halinden belliydi. Bu da ben daha fazla endişelendiriyordu. Yerinde huzursuzca kıpırdandı doktorum. Endişeli gözlerle ona bakarken, uzatmak istemediğinden konuya girdi.

"Açelya, sana yaptığımız aylık testten ve kan sayımında bir takım sorunlar tespit ettik. Bu ise, kanserin vücudunda daha fazla yayıldığını ve birkaç evreyi atladığını gösteriyor. Bu durumda seninle hemen kemoterapi ve kemik iliği tedavisine başlayacağız. Sana tavsiyem, bu durumu sevdiklerinden saklama ve kendini kapatma. Biliyorsun, kanserde psikoloji ve moral çok önemlidir. Ablanla, arkadaşlarınla konuş bu durumu. Bu sefer risk daha fazla olsa da, sen güçlü bir kızsın. Biliyorum ki bunu da atlatacağız beraber. Bundan sonra seninle haftada iki kere kemoterapi seansına gireceğiz. Sana günlerini ve saatlerini bildireceğim. Okulunu birkaç gün ekmek zorundasın yani anlayacağın."

Gözlerim dolmuştu. Sesim titreyerek "Ö-Özge Abla, benim sevdiğim birisi var. Ben ona bunu nasıl söyleyebilirim. Nasıl saklayabilirim kemoterapide dökülecek saçlarımı. Bu acıyı ona yaşatmaya ne hakkım var?" diye sordum bağırarak. 

Üzüldüğü belli oluyordu durumuma. "Eğer seni seviyorsa, bu acıyı seninle sonuna kadar yaşayacak birisidir Açelya. Ona anlatmaktan da çekinme. Üzülecektir evet ama sana destek olacaktır mutlaka. Kendini yalnız hissetmen, seni daha kötü yapar." dedi ve ayağa kalkıp yanıma geldi. Boy hizama gelebilecek bir şekilde eğilerek elimi tuttu ve 

"Seni bu durumdan kurtarmak için elimden geleni yapacağım. Ama sen dik durmadığın sürece, dayanmadığın sürece bu imkansız. Tamam mı Açelya, çabalayacağız." diyerek sarıldı. Uzun bir sarılma sekansından sonra karşımdaki koltuğa oturdu. Eline, masasındaki reçeteyi aldı ve bana verdi.

"Bunlar alman gereken ilaçlar. Ağır biraz ama bunlar senin için gerekli, biliyorsun." dedi. Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Doktorum uzandı bana ve "Hadi ama Açelya. Bu daha yolun sonu değil. Biz bunu da atlatırız. Sen neleri atlatmadın, bu mu senin için sorun? Güven kendine biraz ne olur." diyerek rahatlatmaya çalışıyordu. Sonrasında ise konuyu değiştirme çabasına girişti. "Anlat bakalım, kimmiş o şanslı kişi?" diye sordu güler yüzüyle. 

Derin bir nefes aldım ve "Sezin" dedim. Onun adını söylerken bile gözlerim parlamıştı. Doktorum, benim girdiğim mutluluğu görünce "Ne kadar güzelmiş ismi. Ne zamandan beri seviyorsun?" diye sordu. "Neredeyse 2 hafta olacak. 2 günlük sevgiliyiz aynı zamanda." dedim gülümseyerek. Bu durumdayken bile ondan bahsedebiliyordum. O kadar güzel bir şeydi ki Sezin, onu düşünmeden, onu hissetmeden edemiyordum. O sırada telefonum çaldı ve arayan Sezindi tabii ki. Doktoruma "Konuşmayın" işareti yaptıktan sonra telefonu açtım. 

Sezin sinirli ve endişeli bir sesle "Sana kaç kere yazdım. Neredesin kızım? Aklım çıktı 1 saattir. Of özür dilerim biraz sert çıkıştım ama merak ettim seni ne yapayım? Ablanı arayacaktım biraz daha açmasan." dedi endişeli bir sesle. Ben de üzüldüğümü belli etmek için "Özür dilerim ya, dalmışım piyano çalışırken." dedim. İkna olmadığını biliyordum ama "Hastanedeyim." diyemezdim. O sırada ise "Ah özür dilerim. Rahatsız ettiysem kapatayım?" dedi. "Yok hayır tatlım şimdi konuşabiliriz." diyerek yumuşatmaya çalışıyordum. O sırada onu son kez görmek isteyeceğim aklıma geldi ve 

"Müsaitsen akşam bize gelsene. Ablamla yemek filan yeriz yine. Bu gece de bende kalırsın. Bu sefer de ben ağırlayayım seni." dedim. O da heyecanlanmış bir çocuk gibi "Olur." demişti sevinçle. "O zaman akşam 6 gibi bende ol. Hazırlık yapacağım daha, erken gelip sürprizleri görmeni istemem." dedim güler bir sesle. Belki de onunla son gecemi geçirecektim ve sonumu güzel yaşamak istiyordum. O sırada ise "Tamam tatlım, gelirken bir şey lazım olursa haber et lütfen." dedi. Bende "Seni çok özledim, çok bekletme. Hadi şimdi kapatmam lazım, hazırlayacağım çok şey var." dedim gülerek. 

"O zaman tutmayayım seni." dedi ve görüşürüz faslından sonra telefonu kapattık. Doktorum, "Söylemeyecek misin?" diye sordu. Düşünceli gözlerle ona baktım ve "Sanırım bir süre söylemesem daha iyi." dedim. "Onu ilk defa bu kadar mutlu bir şekilde görüyorum. Hep böyle kalsın, benim yüzümden o güzel gülüşü gitmesin sevdiğimin." dedim. Bundan sonra da, akşam altıya yetişmek üzere doktorumdan müsaade istedim ve hastaneden çıktım. 

Malzemelerim neyse ki evdeydi ve sadece almam gereken tavuk vardı. Aklımda güzel bir Meksika soslu tavuk tarifi vardı. O sırada ablamı arayarak, Sezin'i yemeğe davet ettiğimi söyledim. O sırada telaşlı bir şekilde "Doktorla ne konuştun?" diye sordu. Bende ablama, akşam evde konuşmak istediğimi söyleyerek kapattım telefonu. 

Tavuğu da aldıktan sonra uzun bir günün yorgunluğuyla evimin kapısını açmıştım ve kendimi yatağıma atmıştım...

Ölümün Kıyısından | -gxg-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin