Dayanamıyorum artık! Senin olmadığın her saniye, bana işkence geliyor. Seni çok özlüyorum gerçekten. seninle olan anılarımızı, kokunu, kalbini...
Sensiz geçen altıncı ay içerisindeyim. Ablamın yurt dışı işleri uzamış ve -veya bana öyle söylüyordu- artık İstanbul'a uğramaz olmuştu. Bana para göndermek dışında da, arayıp sorduğunu hatırlamıyorum zaten.
Lidya Abla ile birbirimizi sık sık ziyaret ediyorduk ilk aylar. Seni ilk kaybettiğimizde, onunla beraber kalmıştım. O günden beri, çok fazla görüşemesekte mutlaka halimizi hatırımızı soruyoruz birbirimize. Gerçekten de kimsemiz kalmamıştı çünkü. Senin yokluğunda geçmek bilmeyen bu altı ayda neler yaşamamıştık ki...
Bunları yazmak ne kadar zormuş gerçekten de. Kim bilir, sen yazarken ne kadar da zorlanıyordun güzelim...
Bu kitabı devam ettiriyorum. Çünkü senden bir şey saklamak istemiyorum Açelya'm. Eğer beni olduğun yerden görmüyorsan, bu benim sana karşı hazırladığım bir itirafname olacak. Ne bok yediysem senin yokluğunda, bilmeye hakkın var çünkü. Ne de olsa, senin yanına geleceğim kısa zaman içerisinde.
O zamana kadar da, bil en azından neler yaptığımı. Senin tertemiz gözlerinin içerisine bakarak, sana bunlardan bahsedemem çünkü. Kendimi nasıl kullandırttığımı, nasıl eroin bağımlısı olduğumu başka türlü nasıl anlatabilirim ki sana?..
Umarım benden nefret etmiyorsundur Açelya'm. Emin ol, bunların hiçbirisi seni unutmam için değildi. Aksine seninle daha çok yaşayabilmek için, gerçeği düşünmeden o güzelliğinle yaşamak için yaptım bunları. Hayır, bana öyle bakma tamam mı?
Bak yakında yanına geleceğim zaten. Mutlu ol lütfen, kendime acı vermiyorum. Aksine senin yanına gelebilmek için, her şeyimi koyuyorum ortaya. Kızımız Melodi, ailemiz için geliyorum yanına güzelim...
Sanırım itiraflarıma başlamam gerekiyor artık. Eroinle tanışıklığım çok yeni sayılmaz aslında Açelya'm. Seni kaybettikten bir hafta sonra tanıştım kendisiyle. Biliyorsun beni, hep yalnız dolaşır ve yaşardım.
Ancak bir gün, kafamı boşaltmak istercesine Taksim'deki bir bara attım kendimi. Sadece amacım, geberene kadar içmekti o gece. Ancak olmadı güzelim, uslu duramadım. Bir tane kadın, yanıma geldi. İsmi Aleyna'ydı.
"Üzgün görünüyorsun kara prenses. Bir içki ısmarlamamı ister misin? " diye sordu. Kafam o sırada fazlaca bulanıktı gerçekten de. Düşündüğünden çok daha fazla içmiştim o gece. Kafamı, alkol bombası olan vodkamdan kaldırarak kadına bakmıştım.
Samimi bir gülümsemeyle beni inceliyordu. Benden de 5-6 yaş büyük duruyordu. Fazla içki parası çıkmasın diye düşünerek kabul ettim kadının teklifini.
Gerçekten gerizekalıydım biliyorum. Gerçi hala da öyleyim, pek bir değişiklik yok bende. Ama olsun ya Açelya'm, beni bu salaklıklarıma rağmen sevmedin mi sen?..
Yanıma oturduğunda, gözleriyle dikkatlice süzüyordu beni. Fazla bar ortamına uygun giyinmemiştim zaten. İlk başta oldukça iyi niyetli yaklaştığını düşünüyordum onun. Dinlediğinde içine huzur verebilecek bir sesle, iltifatlar ediyordu bana.
Gerçekten de kandırılmaya müsait bir yapıda, tam kıvamında bir sarhoştum. Aleyna ise, ilk başlarda bana destek olmak istiyormuş gibi: "Seni bu kadar üzen şey ne? Kendini bu kadar hırpalamana değer mi?" diye sorular yağdırıyordu üzerime.
Bense sadece, "Açelya'm için değer. Onun yanına gitmeye çalışıyorum. Bunu anlamazsın emin ol." diyerek, onun bana yansıttığı gerçeklerden kaçmaya çalışıyordum. Aleyna ise, yüzünde samimi olduğuna inanmak istediğim bir gülümsemeyle elimi tutmuştu.
"Peki Açelya'nın yanına neden bu kadar yavaş gidiyorsun ki? Daha hızlı ve daha etkili bir yolu yok mu sence de?" diye sordu kendisine güvendirmek istercesine.
Evet güvenmiştim. Eminim bunu okuduğunda, kim bilir bana içinden neler neler diyeceksin. Ama bu çabamın boşa olmadığını gör en azından. Hepsini senin için, seni daha fazla görebilmek için yaptım Açelya'm.
Gözlerim bir anda parlamıştı. "Çabuk ver bana onu! Her ne zıkkımsa, onu istiyorum!" diye biraz yüksek sesle bağırmıştım. Aleyna ise, alaycı bir gülümsemeyle benim hareketlerimi izliyordu. Yıpranmış, çaresiz ve umutsuz olan bir kızı izlemek, ne kadar da eğlenceliydi onun için bir görsen...
Beni bu şekilde izlerken "Tamam tamam kızma, vereceğim ama bir şartım var." demişti. Kesinlikle beni germesi gereken bir şart olacaktı ama ben gerilmiyordum. Senin yanına gelmemi, daha çabuk ve daha iyi yapabilecekse, kendimi vermeye bile hazırdım senin uğrunda.
Usulca, ona ayak uyduran bir şekle bürünerek: "Neymiş şartın? Para mı istiyorsun, yoksa içki mi?" diye sordum. Aleyna ise gülümsemesini, pis bir şekle büründürmüştü. İyice güçsüzleşmiş bedenimi, narin bir şekilde okşamaya başlamıştı. Sonrasında ise tuttuğu elimi, boynumda gezdiriyordu.
Gücümün yeteceği kadar bir kuvvet uygulayarak, elini masanın üzerine koyarak: "Önce onu istiyorum." dedim ona bakarak. Sandığından daha güçsüz olmama rağmen, ona güçsüz görünmek istemiyordum.
Alaycı bakışlarını, vücudumda gezdirerek "Tamam prensesim kızmasın. Öyle olsun bakalım." diyerek cebinden küçük bir naylon poşet çıkartmıştı. Poşeti sallayarak, eroini bana gösterdi. Çıkarttıktan sonra ise gülümseyerek, "İlk başta fazla çekme, sabahını kötü atlatabilirsin." diye uyarmıştı beni.
Hiçbir şeyi umursamıyordum artık. Ne onu, ne de bir başkasını. Tek umursadığım şey sendin Açelya. Hala da öylesin. Bu yüzden de, seni görmek için, seni duymam için ve seni hissetmem için ne yapmam gerekiyorsa onu yapıyordum ben.
Çıkarttığı poşeti tek elimde yakalayarak, iştahlı bir şekilde burnumun içinde doğru çekmiştim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Kıyısından | -gxg-
Romance'Sen bir sanatsın, bir melodi gibi hayatıma renk katıyorsun...'