Ada ve 20 kişilik ekibi ölümlerine ve zaferlerine yürümek için ormanın içinde doğru hareket etmişti.
Ve hepsinin aklında sadece muhtemelen 10 dakika sonra girecekleri kan deryası vardı.
Bunu hiçbir şey bölemezdi.Ya da Ada öyle zannediyordu.
20 kişilik grubun içinden bir ses
-Prenses prenses.
Diye seslendi.Planın gizliliğini dahi mahfetme olasılığı olan bu saçmalığı "ya sabır" diye karşılayan ve sese doğru giden Ada birkaç metre gerisinde bağıran yoldaşını buldu ve ona eli ile sus işareti yaptı.
Ama elinde mavi bir boya ile gezen bu tezcanlı sarışın kızın susma niyeti yoktu.Sözlerine
-(bu sefer fısıltı ile)Prenses.Siz hariç bizim kanımızdan olan herkes savaş boyasını sürdü.İzin verin size de
A:Sen neden bana prenses diyorsun bakayım?
-Siz beni tanımazsınız ama ben sizin köylünüzüm.Yani ölmüş babanızın himayesi altında yaşadım yıllarca.Aslında tanışmıştık da sizinle.Bir keresinde size ait bir eşyayı düşürdüğüm için insan içinde bayağı paralamıştınız beni.
A:Anladım.Ama kısa kes.Sür şu boyayı suratıma hızlıca.
Kız bunu duyduğu gibi çabucak işe koyuldu ve Ada'yı halı sahaya giderken suratına siyah sürme çeken 35 lik amcalara benzetti.
Bu sırada Ada'da "bu söylediği şey tam benlik-yani insanlara toplum içinde bağırıp çağırma-heralde harbiden reenkarnasyon diye bir şey var" diye geçirdi içinden.
Ölebileceği dakikalara girilirken bunları düşünmesi tuhaftı.
Kafasında bu düşünceler eşliğinde ormanın sonunu gördü ve kılıcını çekerek yanındaki diğer 19 kişi ile birlikte romalı süvari kolunun üzerine atladı.
Saldırı iyi başladı, bunu takiben de köleler hızlıca hazırlıksız yakaladıkları adamları atlarından indirmeye ve yere yatırıp kılıçları ile öldürmeye başladılar.
Ama yeterli olmadı.
Söz konusu kolunda komutanlarınında savaş tecrübesi vardı.
Kısa sürede toparlandılar ve Ada'nın yoldaşlarını atların altında ezmeye,kafalarını kılıçlar ve mızraklarla vücutlarından ayırmaya başladılar.
At üzerinde savaşıyor olmanın verdiği hız ve avantajı da oldukça iyi kullanıyorlardı.
Kısa süre içinde 50 ye 20 olan sayı 30 a 10 gibi yeni bir dengeye kavuştu.
Bu Ada için felaket demekti çünkü zaten sayıca düşmanından azdı.
A:Ormana!!!
Diye bağırdı.
Adamlarından bir tanesi
-Kaçıyor muyuz?
Diye karşılık verince de
A:Hayır ben ne emredersem onu yapıyoruz!!!
Diye bağırdı.
Ama bu hamlesi iki sebepten ötürü oldukça işe yarayacaktı.
Normalde görmüş geçirmiş romalı komutanda bunu atlamazdı ama atlar öyle pekte ormanda savaşmaya uygun değildi.
Ayrıca da Ada'nın geri çekildiği orman sağlam olmayan çamur bir zemin ve bu zeminin ardında da uçurum benzeri bir hendek barındırıyordu.
Romalılar saldırdılar.Kaçmış ve dağılmış düşmanlarına...
Ya da onlar öyle zannediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlahi Adalet
Historical Fiction21. yüzyılda yaşayan şımarık, bencil bir üniversite öğrencisi bir adalet tanrıçası tarafından antik Roma'ya köle olarak yollanarak cezalandırılır.Bakalım kahramanımız dersini alıp geri dönebilecek mi?