i hate you all

1K 129 101
                                    

İşte şimdi canım çok daha fazla yanıyordu. İşte şimdi bu adamın elinden kurtulmak üzere hamle yapmamam için hiçbir nedenim yoktu.

Duyduğum ses benim son noktamdı.

Yoona'nın acı dolu çığlıkları

_______

"NEFEET EDİYORUM SENDEN! SENDEN DE, SENDEN DE! HEPİNİZDEN NEFRET EDİYORUM!"

Sonunda delirmiştim. Bir gün bunun olacağı belliydi. Aklımı yitirmiş gibiydim.

O adamı tüm gücümle itmiş ve odamdan atıp kapıyı defalarca kilitlemiştim.

Telefonumdan en sevdiğim müziği açıp kulaklık takmıştım ki kardeşimin çığlıklarını duymayayım.

Sonra büyük bir çantaya kendi biriktirdiğim paramla aldığım ne kadar kitabım varsa koymuş ve kapıyı açmıştım.

Üstüme saldırmasına izin bile vermemiştim.

Dikkat dağıttığım için o kadın da artık kardeşimi dövmüyordu.

"Siktir olup gidiyorum hayatınızdan! Bıktım.. Bıktım! Aldığım her nefesi zehir ettiniz bana!"

Büyük demir kapıyı açmadan önce o herife döndüm.

"Bir. Korumların saç telime bile dokunursa eğer, seni tüm dünyaya rezil ederim. İki. Kardeşimi okuldan alırsan da seni tüm dünyaya rezil ederim. Üç. Kardeşimi almak için geri geldiğimde, herhangi bir yerinde tek bir yara izi olursa... İşte o zaman öldürürüm seni."

Son kez ağlayan kardeşimin gözlerine baktım. Şimdi onu bırakıp gidiyorum diye kızgın durmuyordu. Aksine, gururla dimdik duruyordu.

Burnundan akan kanı elinin tersiyle sildikten sonra dudaklarını oynatarak mesajını almamı istedi.

"Seni çok seviyorum abi."

Dudaklarıma küçücük bir gülümseme kondurduktan sonra gözlerimi yumup açtım.

Bu 'ben de seni' demekti. Sadece onun anlayacağını biliyordum.

Arkamı döndüm ve tek bir koruma tarafından bile rahatsız edilmeden çıktım o evden.

Bildiklerimden korkuyordu. Onu rezil etmemden köpek gibi korkuyordu.

Bir taksiye binip uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştıktan sonra indim ve en yakın ATM'den yeni yatmış olan kredi paramın yarısını çektim.

Çok fazla değildi ama beni birkaç hafta idare ederdi. Zaten önceden birikmiş olanlarda vardı.

Mart ayının başlarında sürpriz bir şekilde yağmaya başlayan, şiddetle yere düşen kar tanelerinin altında yavaşça yürüdüm.

İnanılmaz özgür hissediyordum şu an. Ama bir tarafım yarımdı. Şimdi yanımda kardeşim de olmalıydı.

Onu asla orda bırakmayacaktım. Sadece okulumu tamamlayana kadar sabretmeliydik. Sonrasında onu alacak ve iyi bir hayat yaşatacaktım. İkimizde kendi hayatımızı kurana kadar birlikte yaşayacaktık. Mutlu olarak.

Uzun süre yürüdükten sonra yorulduğumu hissederek karla kaplanmış banklardan birine hiç umursamadan oturdum.

"Oha Han Jisung!"

Duyduğum hiçte tanıdık olmayan sesle başımı sağ tarafıma çevirdim.

Kocaman bir gülümsemeyle ve benim aksime kalın montuna sarılmış şekilde yaklaşan çocuğu gördüm.

Tanımıyordum. Nerden tanıyayım?

"Sim Jaeyun ben. Hanyang Üniversitesi'nde birinci sınıf Kimya öğrencisiyim."

chemistry, minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin