"Benimle flört etme."
Güldü.
"Neden?"
Daha iki üç gün önce homofobik olduğunu söyleyen bu adam şimdi benimle flört ettiğini inkar etmiyordu. O dahi bunu reddetmiyorsa, benim kaybedecek hiçbir şeyim olmazdı.
Ben zaten eşcinseldim.
"Çünkü karşılık vermekten hiç çekinmem."
________MINHO
Vermesi için deliriyordum.
Flörtüme karşılık vermesi için deliriyordum.
Benim yanımda pençelerini çıkarmış, kendini korumak zorunda olan sinirli bir kedi gibi davranmak yerine kendini özgür bırakmış sevimli bir kedi gibi davranması için deliriyordum.
Kendine çizdiği sınırları, benimleyken yok etmesi ve gerçek Jisung olması için...deliriyordum.
Ama çok büyük bir sorun vardı; bunları neden istediğimi bilmiyordum.
Onun yüzüne baktığımda kalbimin hızlanmasına anlam veremiyordum. İşin daha da çıkmaza sokan yanı; ona baktığımda kan sadece kalbime pompalanmıyor, başka yerlerime de akıyordu ve bu beni biraz korkutuyordu.
Bir gün kendime engel olamayıp üzerine atlarım diye korkuyordum. Sadece o minik yumuşak dudaklarını öpmekle kalmaz, ileri gitmeye çalışırım diye korkuyordum.
O bunu istemez ve rahatsız olur diye korkuyordum.
Ama ben neden bunu istiyordum? Bilmiyorum dedim ya, bilmiyorum.
Ben ne zaman 'Jisung için yapabileceklerimin sınırı yok' gibi düşünmeye başladım bilmiyorum.
Ha bir de; kesinlikle homofobik hissetmiyordum artık.
Bir gram bile.
Eksi bir gram bile hatta.
Hiç.
"Minho?"
Düşüncelere dalıp onun söylediğine karşılık hiçbir şey söylemeden boş boş tek noktaya baktığım için seslenme gereği duymuş olmalıydı.
Gülümsedim.
"Öyleyse flörtleşmeye devam edeceğim, sen karşılık verene kadar."
Siparişlerimizi getiren garson sayesinde konuşamadı ve bu konu böylece kapandı.
Devam etmemesi benim içim çok daha iyiydi bu yüzden o garsona minnettardım.
Çünkü devam etseydi ne söylerdim, nasıl davranırdım bilmiyordum.
Kendi kahvemi içtikten sonra tatlı tatlı cheesecake'ini yiyen sincap kılıklı çocuğu izledim. Tüm yanaklarını dolduruyor ve sonrasında minik minik çiğneyerek yiyordu.
Tamamen bitirdiğinde kalktık ve kafeden çıktık.
Hiç istemesem de onu evine bıraktım çünkü bana gelmeyi tekrar kabul etmeyeceğini iyi biliyordum.
Onu bıraktıktan sonra yolumu kendi ev adresime değil, çok sevdiğim iki arkadaşımın evine çevirdim.
Changbin ve Chan'ın evine.
Zile bastığımda kapıyı çoğu zaman olduğu gibi Changbin açtı. Chan evde olmayabilirdi.
"Minho?"
Bu arkadaş Chan hariç herkesin yanında ruhsuz davranmaya çalışıyordu ama içinde bir Pollyanna yattığını bildiğim için önemsemiyordum.
"Gelebilir miyim? Sana çok fazla ihtiyacım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chemistry, minsung ✓
Fanfic" Senin, benim hayatımda hiçbir yerin olmaması gerekirdi. „ ~ yan shipler: changchan, hyunlix ~ @themoonnie bu ficteki en büyük destekçim. ~ |250622| |091023|