Bir süre gülerek bana baktı.
"Ne?"
"Yanağında un kalmış."
Elimin tersiyle yanağımı sildim.
"Temizlerim sonra."
Başını salladı ve yaptığım yemekten yedi. Hala gülüyordu.
"Hyung? Neden gülüyorsun?"
Dudaklarını yaladı ve gözlerini tepsideki yemekte gezdirdi. Ardından onları bana çevirdi.
"Düşündüm de, aşk o kadar da saçma değil galiba."
Ha?
"Bu arada kardeşin çok güzelmiş."
Hassiktir! Kardeşime mi yavşıyor lan bu!?
_______
"O ne demek? Sen, sen kardeşime mi sulanıyorsun?"
Yüzündeki gülümseme yavaş yavaş silindi. Yerini çatık kaşlı bir surata bıraktı. Gerçekten şaşkın görünüyordu. Böyle bir soru beklemiyormuş gibiydi.
Bir süre cevap vermedi. Aynı çatık kaşlarla bakmaya devam etti.
Sonra kaşları yavaşça düzeldi. Dümdüz bir ifade yerleşti yüzüne. Bu, her zaman tanıdığım ukala öğretmenin bakışıydı.
Şimdi karşımdaki Minho hyung değil, Bay Lee'ydi.
Çok net ve kısa bir cevap verdi bana. Öyle ikna ediciydi ki ses tonu, bir daha sormadım.
"Hayır."
Başımı sallayarak onayladım.
"Ben yerleşmiş mi diye bakayım. Sonra iner biz de yeriz. Bir ihtiyacın olursa seslen, hyung."
Sadece kafasını sallayarak önündeki yemeğe döndü.
Yukarı çıktım ve kulaklıklarını takmış neşeyle müzik dinleyen dünya güzelime, gülümseyerek baktım.
Çoktan yerleşmişti.
"Abiciğim?"
Sesimi duyduğunda teki takılı olan kulaklığını çıkardı ve bana kocaman gülümsedi.
"Yemek mi hazır abi? Çok acıktım!"
"Evet hadi gel."
Benim hemen ardımdan aşağı indi ve Minho'ya afiyet olsun diyerek mutfağa geçti. Kısık sesle onun hakkında basit bir şeyler sorarken yemeğimizi yedik. Minho'nun da tepsisini aldım. Her şeyi yemişti. Sonra Yoona, günün yorgunluğunu atmak istediğini söyleyerek yukarı çıktı ve uyudu.
Ben ise mutfağı topladım yavaş yavaş, oyalanarak.
İşim tamamen bittiğinde salondaki tekli koltuğa, Minho'nun karşısına oturdum.
"Uykun geldi mi hyung? İstediğin bir şey var mı ya da?"
Bana baktı. Yüzümün her yanına. Uzunca.
Sonra gözlerini benden çekip kapalı televizyona dikti.
"Gidip uyuyabilirsin. Ben de uyuyacağım."
Rahatsız hissediyordum. Çünkü tavırları rahatsız edici bir hal almaya başlmıştı.
"Emin misin? Bir sorun mu var?"
Cevap vermedi bir süre. Belli ki gerçekten bir sorun vardı.
"Hayır yok. Sadece Jisung, bir daha bana sabah ki gibi bir soru sorma. Ben öyle bir insan değilim. Sadece aşk, yalnızca iki çift arasında değilde iki kardeş arasında da yaşanabiliyormuş gibi hissettirdi sizi görünce. Birbirinize olan bağınızı görünce... Bu yüzden öyle söylemiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chemistry, minsung ✓
Fiksi Penggemar" Senin, benim hayatımda hiçbir yerin olmaması gerekirdi. „ ~ yan shipler: changchan, hyunlix ~ @themoonnie bu ficteki en büyük destekçim. ~ |250622| |091023|