İyi bir uyku çekip yarın erkenden kalkacak ve okuluma gidecektim.
İlk derslerim genel kimya olduğu için biraz mutsuz olsam bile öğretmenin kim olduğu umrumda değildi.
Herkese rağmen başarıyla tamamlayacaktım o okulu.
Kardeşime ve kendime düzgün bir hayat sunacaktım.
________________________________
Tek koluma astığım sırt çantamı kaydığı için düzelttikten sonra okulun kapısından içeri girdim.
Adımımı attığım an fısıldamalar ve aşağılayıcı bakışlar başlamıştı ama umrumda değildi. Hepsinin kıskançlık olduğunu biliyordum ben.
Genel kimya dersi bugün laboratuvarda işleneceği için oraya indim ve çantamı herhangi bir yere koyarak oturdum.
Kitabımı çıkartarak masanın üzerine koydum ve soru çözmeye başladım.
İşte benim herkesten farkım buydu. Onlar kimyasalların hangi renk olduğunu tartışıp, bir kaç laboratuvar malzemesini ilginç bulup incelerken ben oturmuş olduğumdan daha iyi olabilmek için ders çalışıyordum.
Bazen ben de onlar gibi olup sadece eğlensem diye geçiriyordum içimden. Fakat sonra öyle bir lüksüm olmadığı aklıma geliyordu. Ders çalışmalı, kazanmalı ve kurtulmalıydım.
Çalış, kazan, kurtul üçlemesi benim hayatımı oluşturuyordu.
Başka bir şeye yer yoktu.
Düşüncelerimden sıyrılıp soruma odaklandığım sırada diğer öğrencilerin yavaşça yerlerine oturmasıyla şu ukala öğretmen bozuntusunun geldiğini anlamıştım.
Çözdüğüm soruyu tamamlayıp kitabı kapattıktan sonra dikkatimi mecbur olduğum için Bay Lee'ye vermiştim.
Derse başlamasını ve onu dinlemeyi bekliyordum. Ama beyefendi öğüt vermekle meşguldü.
"Burası lise değil, üniversitelisiniz artık. Ciddiyetin farkına varın ve çalışın. Gülüp oynayarak hiçbir şey yapamazsınız."
Sanki elli yaşında bir profesör gibi konuşması beni çıldırtıyordu.
Benden iki haş büyük, sınıftaki bazılarından küçük olduğu halde böyle bilmiş bilmiş konuşmasına sinir oluyordum.
Daha yeni okulu bitirmiş ve eğitim görevlisi olmuştu. Kendiside hala öğrenme aşamasında sayılırdı.
Ve yine söylüyorum, kesinlikle torpilli.
Yerini bilmeyen insanlardan nefret ediyordum.
"Hey! Beni dinlemiyor musun sen?"
Yüksek sesi yüzünden düşüncelerimden ayrılıp ona baktığımda, onun da bana baktığını gördüm.
Bana mı demişti yani?
"Efendim?"
"Diyorum ki, erkekler oje sürmez. Üstelik burası bir eğitim kurumu."
Ne? Dalga mı geçiyordu bu adam? Az önce kendisi 'burası lise değil' demişti. Buradaki herkes yetişkin ve özgür bireylerdi ve isteyen istediğini giyip sürebilirdi.
Ben her zaman oje sürmeyi seven biri olmuştum fakat Yoona'nın babası olan o pislik yüzünden asla özgürce sürememiştim.
Sabah, Jake'in odasında görünce sonunda rahatça sürebileceğim için sevinmiş ve büyük bir hevesle sürmüştüm.
Ama şimdi, bu adam kursağımda bırakmaya çalışıyordu.
"Benim cinsiyet kimliğim ya da vücuduma sürdüğüm herhangi bir şey kimseyi ilgilendirmez Bay Lee."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chemistry, minsung ✓
Fanfiction" Senin, benim hayatımda hiçbir yerin olmaması gerekirdi. „ ~ yan shipler: changchan, hyunlix ~ @themoonnie bu ficteki en büyük destekçim. ~ |250622| |091023|