|EYLÜL|
Mahperi'm için yaptığım poğaça dolu saklama kabını sıkıca tutarak, huzurevinin kapısından girdim. Bugün hava yağışlı olduğu için dışarı çıkmamışlardı. Binaya girdiğimde şemsiyemi kapatıp kenara koydum ve Mahperi'min yanına adımladım.
Bera... Bera'da gelmişti. Bir süre olduğum yerde durmuş ve onları izlemiştim. Bera, Mahperi'me kitap okuyor, Mahperi'm ise gözlerini kapatmış, Bera'yı dinliyordu.
Bera'yı daha iyi duyabilmek adına biraz daha ilerledim ve durdum.
"Neyin var Zeze?
Hiç. Şarkı söylüyordum.
Şarkı mı söylüyordun?
Evet.
Öyleyse ben sağır olmalıyım.
İnsanın içinden de şarkı söyleyebildiğini bilmiyor muydu yoksa? Bir şey demedim. Bilmiyorsa bunu ona öğretmeyecektim..."
Bera birden okumayı bırakmış ve kitabı kapatmıştı. Mahperi'm ise gözlerini açmış ve anlamaz bir şekilde Bera'ya dönmüştü.
"Fatih, oğlum... Neden okumuyorsun?"
"Ben sana bir şey diyeceğim Mahperi'm?"
"Söyle oğlum, dinliyorum seni?"
Bera bir süre susmuştu... Mahperi önce bir anlam veremese de gülümseyerek Bera'nın elini tutmuştu.
"Anlat oğlum?"
Bera başını sallamış ve gözlerini Mahperi'nin gözlerine çevirmişti.
"Mahperi'm... B-ben birini seviyorum ve ilk defa böyle güzel şeyler hissediyorum. Onu düşündüğümde, gördüğümde, sesini duyduğumda kalbimin sanki yerinden çıkacakmış gibi atması..."
Başını eğmiş ve konuşmasına devam etmişti" Benim onda gördüğümü görmelerini istemiyorum. O... O benim için çok özel Mahperi'm."
Yere oturmuş ve başını Mahperi'nin dizine yaslayıp konuşmasına devam etmişti" O-onu içime sokup, saklayasım var..."
Mahperi'm, Bera'nın saçlarını okşayarak kıkırdıyordu.
"Sen böylesin, peki kızım ne hissediyor sana karşı?"
"Bilmiyorum Mahperi'm? Yani anlayamıyorum."
Mahperi'm başını sallamış ve gülümsemeye devam etmişti.
"Onunla ilk karşılaştığımız yer bir kitap fuarıydı. Farkında olmadan karşılaşmışız..."
Kucağımdaki saklama kabının düşmesiyle beni görmemeleri için koşarak dışarı çıktım.
Bir başkasını seviyordu, beni değil!
Gözyaşlarım, yüzümü ıslatan yağmurla karışmışken kalbimdeki acıyla yürüyordum...
|BERA|
Mahperi'min yanında biraz daha kalmış ve fakülteye geçmiştim. Eylül'ün dersliğine doğru yürüdüm...
Dersliğin önüne geldiğimde Eylül'ü dersliğe girerken görmüştüm. Telefonumu ceketimin cebine koyarak bende hemen arkasından dersliğe girdim.
Eylül beni farketmemiş olacak ki hemen yerine geçmiş ve oturmuştu. Gözlerimi Eylül'den çekip başımı eğdim ve derslikte ilerleyip hemen ortada durdum. Bana meraklı gözlerle bakan öğrencilere dönüp gülümsedim. Gözlerimi tekrardan Eylül'e çevirdiğimde başı eğik ve de düşünceli gözüküyordu. Ona bakmayı sürdürürken dudağımı araladım" Selamün aleyküm arkadaşlar, ben, Eski Türk Edebiyat hocanız Fatih."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kahverengi
روحانياتSaate baktığımda ders çoktan bitmişti, Akel'e dışarı çıkacağımı söyleyip derslikten çıkmıştım. Fakültenin bahçesine çıkmadan önce kantine doğru yürüyüp bir kahve aldım ve ilerledim. O sırada hahverengi başörtülü bir öğrenci kitabını düşürmüş ama fa...