Bölüm şarkısı: Sezen Aksu - Küçüğüm
14| Gözyaşları
"Ekim?"
Zaman, başı sonu olmayan uçsuz bir uçurumdu. İnsanoğlu hiçbir zaman hakim olamamıştı, sürekli içine çekilip kaybolmuştu. Saliselerden saniyelere, dakikalara, saatlere, günlere... Öyle büyük bir döngü vardı ki kavramak imkansızdı.
İmkansız olan başka şeylerde vardı. Zamanda yolculuk yapıp daha doğmadığın bir zamana gitmek. Bu imkansızlık Ekim'in başına gelmişti, demek ki mümkün derken daha önce hiç görmediği bir adamdan kendi adını işitmişti.
Teoman ve Ekim şok içinde adama bakarken, adam onlara yalnızca gülümseyip eşinin yanına gitti. Elini karısının beline atıp yanağına ufacık bir buse bıraktıktan sonra oğlunun saçlarını karıştırıp, kızının omzunu sıvazladı. "Ekim'im, bu beyler kim?"
"Adınız Ekim mi?" dedi Teoman kelimeleri zor birleştirerek.
Kadın gülümseyerek başını sallarken Ekim, "Benimde ismim, Ekim..." dedi güçlükle. Dudaklarını birbirine bastırıp "Ben hava almaya çıkıyorum Teoman." deyip kimsenin yüzüne bakmadan kendini binadan dışarı attı.
Kapının önüne oturup dizlerini kendine çekti. Burnunun direği sızlıyordu, boğazı düğümlenmişti. Ellerinin titremesi soğuktan değildi, kalbindeki ağrı hastalıktan değildi. Ne diyeceğini ne düşüneceğini şaşırmıştı. Hızlı hızlı nefes alıyor ses çıkarmadan ağlıyordu.
Arkasındaki kapının açılıp kapandığını duydu. Teoman yanından kucağında Taner'le beraber geçti. Çocuğu eve bırakıp zaman kaybetmeden sevdiğinin yanına gitti. Önünde diz çöküp ellerini siyah saçlara daldırdı. Ekim başını dizinden kaldırıp Teoman'a baktı. Adamın gördüğü tek şey yıkılmışlıktı.
Ekim hiç durmadan ağlıyor kızarmış burnu, şişmiş dudaklarıyla yüzüne bakıyordu. Elini ensesine atıp kendine çekti küçük bedeni. Hiç düşünmeden sımsıkı sarıldı Teoman'a.
Artık hıçkırarak ağlıyor dolu dolu akıtıyordu yaşlarını.
Teoman hiçbir şey anlamamıştı ama destek olacaktı sevgilisine. Saçlarını okşayıp sırtını sıvazladı.
Gözünde yaş kalmayıncaya kadar ağladı Ekim. Burnunu çekerken ayrıldı Teoman'ın göğsünden. Sarışın adam dolmuş gözleriyle bakıyordu siyahlarına. Ekim ağladığı için dolmuştu gözleri, onu öyle seviyordu ki ağlarsa ağlar gülerse gülerdi.
Ekim buruk bir tebessümle baktı Teoman'ın gözlerine. "B-biliyor musun, abim var benim."
Avucunun içiyle Ekim'in yüzündeki yaşları sildi Teoman. "Ne güzel işte yavrum."
"Adı Se-Selim."
Ellerini Ekim'in beline sarıp kaldırdı bedenini, sımsıkı kucaklayıp etrafı kontrol ederek eve yürüdü. Siyahlı çocuk hiçbir şey demeden bacaklarını Teoman'ın beline dolamış başını omzuna yaslamıştı. Usulca akıyordu hala gözyaşları.
Teoman eve kucağında Ekim'le girip kimseye görünmeden odasına geçti. Kapıyı kapatıp yatağa oturdu. Kucağından indirmeden yorganın altına girdi. Uzun süredir dışarıdaydılar, ikisi de üşümüştü.
"O çocuğunda adı Selim diye mi bu kadar kötü oldun?" diye fısıldadı.
Başını omzundan kaldırdı Teoman'ın. "Benim annem, beni doğururken ölmüş. Babam da annemi o kadar seviyormuş ki bana annemin adını vermiş." Susup yeniden dolan gözleriyle baktı Teoman'a. "Kadının adı... Teoman, kadın..."
"Şişştt." diyerek sarıldı Teoman. "Tesadüftür canım, eminim ki tesadüftür."
Dudaklarından bir hıçkırık koptu Ekim'in. "Abimin adı Selim, ablamın Evrim. Bir yangında ölmüş ablam hiç tanıyamadım onu, sadece abimin gösterdiği yangından kurtulan birkaç fotoğrafta gördüm. Annem Ekim, dediğim gibi doğumda ölmüş. Babam anneme öyle aşıkmış ki, abimle bizi amcama bırakıp aylarca evden çıkmamış. Ve bir gün amcam babamı evde ö-ölü bulmuş." Teoman dili tutulmuş öylece sevgilisini dinlerken devam etti Ekim, "A-ablam Teoman, ablam Evrim. Tü-tüm hepsi tesadüf ol-olamaz ki, n-nasıl olsun?"
"Ekim sen, sen nasıl yaşadın bu zamana kadar? Nasıl dayandın bunca şeye?"
Burnunu çekip tebessüm etti. "Abim sayesinde. Amcamın evinde büyüdük biz. Ama yengem nefret ederdi bizden, evde istemezdi hiç. Çok küçük yaşta çalışmaya başladı, benim tüm ihtiyaçlarımı o karşıladı. Abim reşit olur olmaz ayrı eve taşındık zaten."
"Peki o insanlar, gerçekten ailen olabilir mi?"
Ekim elinin tersiyle burnunu silip yatağın yanındaki sehpadan telefonunu aldı. Galeriye girip en eski fotoğrafları aradı. O sırada şarjının %18 kaldığını gördü, umursamadan tüm galeriyi turlayıp abisinin bir ara gönderdiği o fotoğrafları buldu. Yeniden yanakları ıslanırken ekranı Teoman'a çevirdi.
Fotoğrafta Selim ve Evrim yeşil binanın önünde oturuyorlardı. Diğerinde Selim Teoman'ların evinin önünde mahalledeki çocuklarla top oynuyordu. Aynı fotoğrafa dikkatli baktığında evlerinin camında Selim'i izleyen Taner'i görebilmişti. Bir diğer fotoğrafta Selim Portakal Market'in kapısında elinde çikolatayla ağlıyordu ablası ise biraz uzağında şekerini yiyordu. Oğlunun önünde diz çökmüş annesi telaşa kapılmış ağlayan çocuğuna bakarken marketin içindeki Mustafa ve babası onları izliyordu. Bu kadın daha bir saat önce gördükleri kadındı. Selim, Evrim, kadın, adam... Hepsi aynı kişilerdi.
Ekim ölen ailesiyle karşılaşmıştı bugün. Hepsinin sırayla öleceğini bilmek kalbini kasıp kavururken, ailesini görmenin şokunu yaşıyordu.
"Annene çok benziyorsun." dedi Teoman sesi titrerken.
Gülümseyerek başını salladı Ekim. "Çok."
Kucağındaki çocuğun saçlarını okşadı Teoman. Yatakta biraz aşağı kayıp Ekim'i göğsüne yatırdı. "Geçmişe gelmenin bir nedeni olmalı Ekim, ben ailen için burada olduğuna inanıyorum."
Gözünde yaş kalmayan çocuk gözlerini kapattı. Yorgundu, çok yorgundu. "Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün korkularım
Gururum bu yüzden
Bu yüzden çocuk gibi korunmasızlığım"Bulutlardan yağmur damlacıkları akıp pencereye vururken artık ağlayamayan sevgilisi için ağladı Teoman.
"Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Bu yüzden sonsuz endişem
Savunmam bu yüzden
Bu yüzden bir küçük iz bırakmak için didinmem"Kollarını beline daha sıkı doladı. Göğsünde uzanan bedenin saçlarına derin bir öpücük kondurdu.
"Ne kadar az yol almışım, ne kadar az
Yolun başındaymışım meğer
Elimde yalandan, kocaman, rengarenk
Geçici oyuncak zaferler"Sessizce yağmur damlalarına eşlik eden sevdiğinin güzel sesini dinledi. Onu ilk defa bu halde görüyordu. Nasıl ağlarken bile bu kadar güzel olabilir diye düşündü. Gelecekten gelen küçük, umursamaz, tuhaf bir mucizeydi sevgilisi.
"Küçüğüm, daha çok küçüğüm"
Bu yüzden onu ve ailesini koruyacaktı. Kimsenin ölmesine izin vermeyecekti.
📻 selam
ben gerizekalıyım
bu bölümü atmadan diğerini atmışım üstüne 16yı atıcakken fark ettim malım mal öf
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thunder | bxb
Fantasy[TAMAMLANDI] Tek istediğim ekmek almaktı. Evden çıktığımda kendimi 1998 yılında bulacağımı hiç düşünmemiştim. - Burunları temas edecek kadar birbirlerine yakınlarken kızgın yeşillerini Ekim'in siyahlarından ayırmadı. Ekim ilk defa onu böyle sinirli...