Bölüm şarkısı: Sezen Aksu - Geçer
15| Ne Olursa Olsun
"İyice düşün yavrum, aklına gelen her şeyi söyle bana."
"Yanlış hatırlamıyorsam 99'da bir yangın çıkıyor ve Evrim yangında ölüyor. Abim ve annemde az hasarla kurtuluyor."
"Tamam..." diyerek elindeki küçük deftere not aldı Teoman.
Ekim onun dedektif tavırlarına göz devirirken devam etti. "Annem, doğumumda ölmüş. Babamda birkaç ay sonra evde ölü bulunmuş. Başka bir şey bilmiyorum. Abim ve amcamın anlattıkları bu kadar."
Teoman özenle hepsini not edip defterini kumaş pantolonunun arka cebine sıkıştırdı. Oturduğu yerden kalkmadan odanın kapısını gösterdi. "Yani içeride yemek yiyen beş yaşındaki çocuk abin?"
Birkaç saniye düşünen Ekim, Teoman'ın güldüğünü görünce oflayarak "Kes ya, yürü gidelim." dedi.
Teoman kıkırdayarak kapıya yürüyen çocuğun elinden tuttu. "Kızma ya, ne yapayım çok komik. Çocuk sana abi diyor, oysa ki o senin abin."
Ekim Teoman'a dönüp "Ne istiyorsun gidip 'sen benim abimsin bana abi diyemezsin' mi diyeyim bok kadar velede."
Başını sallayıp ellerini sevgilisinin beline doladı Teoman. "O değil de..." dedi sesini alçaltırken, "...içeride hiç tanışmadığın ailen yemek yiyor. Ben bile aşırı gerginim. Sen nasıl bu kadar rahatsın?"
Kolunu Teoman'ın omzuna atıp göz göze gelebilmek için başını biraz kaldırdı. "Bilmiyorum Teo, çok garip hissettiriyor ama aynı zamanda da çok boş. Sadece abimin küçüklüğüyle konuşabilmemin şokunu hissediyor gibiyim."
Başını eğip Ekim'in sağ yanağına ufak bir öpücük kondurdu. "Sorun değil güzelim. Normal, hiç tanımadığın insanlar." Ekim başını sallayıp gözlerini kapattı. Düşünmekten kaçtığı konular yeniden aklını istila ediyordu.
Teoman karşısındaki çocuğun güzelliğine dayanamayıp yanağına bir öpücük kondurdu. Sonra diğer yanağına, çenesine, burnuna, dudağına... Tüm suratına birbiri ardına öpücükler kondururken Ekim geri çekilip sevgilisini omzundan ittirerek kendisinden uzaklaştırdı. "Yedin yedin."
"Yerim tabi. Tipe bak."
"Bizi bekliyorlar, gidelim hadi."
Başını sallayarak onayladı Teoman. Yavaş adımlarla odadan ayrılıp salondaki kalabalığın yanına gittiler. Teoman hemen kardeşinin yanına otururken Ekim mecburen tek boş olan yere, annesinin yanına oturmuştu.
Nasıl hissettiğini düşündü birkaç saniye. Sonra hiçbir sonuca varamadı. Annesinin karşısında oturan hiç görmediği babası, abisiyle kavga eden ablası... Hayır, ona bir şey hissettirmiyordu. Gözleri tüm masayı turlarken Selim'de takılı kaldı. Dudaklarında buruk bir tebessüm oluştu.
"Ne olursa, Ekim, ne olursa olsun ben hep yanındayım abim. Sil şimdi gözyaşlarını. Abin yanında, ağlama tamam mı?"
Başını iki yana sallayıp gözlerini Evrim'in saçlarını çeken Selim'den ayırdı. Biraz yemek yiyip kafasını dağıtmalıydı. Tabağındaki pilavları kaşıklarken masada dönen sohbeti dinliyordu.
"Evet bizde Selim için endişeleniyorduk iyi oldu Taner'le arkadaş olmaları." diyordu Tuna bey.
Gülümseyerek başını salladı Teoman. "Taner'in de hiç arkadaşı yoktu, canı sıkılıyordu."
"Senin de mi hiç arkadaşın yoktu?" dedi Selim çaprazında oturan Taner'e. Küçük çocuk başını sallayıp bakışlarını kaçırdı. Dışlanıyor olmak onu utandırıyordu. Masanın altından küçük elini tuttu Selim, Taner'in. "Üzülme..." diye fısıldadı "...ben hep senin arkadaşın olurum."
Bu sırada Ekim konuşulanları kaçırmış en sonunda da dinlemeyi bırakmıştı. Dalgın gözlerle tabağındaki pilavla oynuyordu. "Aç değil misin tatlım?" Yanındaki kadının sesiyle irkilip parıldayan mavi gözlere baktı. Annesi dolgun kırmızı dudakları, küçük burnu, hafif çilleri, deniz mavisi gözleriyle gerçekten de çok güzeldi. Oturup saatlerce annesini izleyebilirdi hiç sıkılmadan. "Canım?"
Cevap vermediğini fark edip "Evet, aç değilim." dedi.
Kadının biçimli kaşları çatıldı. "Olur mu canım öyle? Zaten minicik bir şeysin biraz ye de boğazından bir şey geçsin."
"Sağ olun ama hiç canım istemiyor."
Dudakları büzüldü kadının. Zarif eliyle Ekim'in çenesinden tutup gözlerini birbirine sabitledi. Siyahlarına maviler karışmıştı şimdi. "Ne olursa, Ekim'ciğim, ne olursa olsun ben seni dinlerim tatlım. Çekinmeden gelip bana anlatabilirsin, tamam mı?" Hipnoz olmuşçasına başını salladı Ekim. Kadın gülümseyerek Ekim'in tabağındaki yemekten bir kaşık alıp uzattı. "Aç bakalım şimdi ağzını."
"A saçmalamayın kendim ye-" Cümlesini tamamlayamadan kaşık ağzına girmişti bile. Şok içinde yemeğini yerken annesiyle geçirdiği bu küçücük anın bile ne kadar değerli olduğunu düşündü.
Gözlerini dolmaması için kırpıştırırken sevgilisi onu izliyordu. İçindeki farkında bile olmadığı acıdan, boşluktan haberdardı. Gözlerindeki beklentiyi görebiliyordu. Kalbindeki sevgisizliğin en çok Teoman farkındaydı. Şu an onun mutlu olduğunu hissedebiliyordu ve hep mutlu olması için çabalayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thunder | bxb
Fantasía[TAMAMLANDI] Tek istediğim ekmek almaktı. Evden çıktığımda kendimi 1998 yılında bulacağımı hiç düşünmemiştim. - Burunları temas edecek kadar birbirlerine yakınlarken kızgın yeşillerini Ekim'in siyahlarından ayırmadı. Ekim ilk defa onu böyle sinirli...