41📻Telefon

935 104 18
                                    

41| Telefon

Ekim cebindeki telefonu çıkardı titreyen eliyle. Üçü de kendisini izlerken ekranda yazan ismi okudu. "Abim."

"B-bu nasıl m-mümkün lan?" dedi Mustafa şok içinde.

Ekim şoktan çıkıp hızla telefonu açtı. Hoparlör tuşuna basıp bekledi. Önce birkaç hışırtı, sonra da Selim'in erkeksi sesi duyuldu. "Ekim?"

Ekim boşta kalan eliyle dudaklarını kapatıp tekrar tekrar 'Abim' yazısını okudu. Gerçekten abisi arıyordu, 2022 yılında yaşayan abisi. "Abi?"

"Ekim..." dedi yeniden Selim "99'dasın dimi?"

Görmese bile başını salladı Ekim. "Evet a-ama sen, nasıl?"

"Büfeye geldik, bir ihtimal ama oldu işte. Büfedeyken arayınca gerçekten hat düştü."

Şok içinde güldü Ekim "Yani... Ne zaman istersek konuşabilecek miyiz?"

"Sanırım. Ama ben önemli bir şey söylemek için aradım. Gittiğinden beri sana ulaşmak için uğraşıyoruz. Çok önemli bir durum söz konusu abim."

Mustafa ve Elif şaşkınlıkla birbirine bakarken Teoman sessizce telefona odaklanmıştı. "Ne durumu, ne oldu? Taner yanında mı?" dedi Ekim.

"Evet..." diyerek onayladı Selim "...yanımda. Ve büfe fikri de bu söyleyeceklerim de tamamen onun aklından çıktı. Ne zeki bir sevgilim var dimi?" dedi gururlanarak.

Güldü Ekim. "Benimki de daha yirmi dokuz yaşındaki kardeşini beş yaşında sansın."

Biraz durduktan sonra kahkaha attı Selim. Kendine gelince derin bir nefes alıp ciddileşti "Abim, geleceğe dönmek zorundasın."

Ekim, Elif ve Mustafa aynı anda "Ne?" diye bağırdılar.

"Yanında kim var?"

"Teoman, Mustafa ve Elif." dedi Ekim.

"Sahi ya..." diye atıldı Mustafa "...biz gelecekte ne yapıyoruz lan?" diyerek yeniden konunun dağılmasına sebep oldu.

Birkaç saniye düşündü Selim "Hiçbir fikrim yok. Depremden sonra kimseyle görüşmedik." Elini sıkı sıkı tuttuğu Taner'e dönüp "Sen biliyor musun?" diye sordu. Taner başını iki yana sallamıştı.

Gülümsedi Ekim. "Eğer hiç geçmişe gelmeseydim Elif yengemiz olarak kalacaktı. Buraya gelince hatırladım, amcamla olan fotoğrafları var." dedi. Hepsi şok içinde ona bakarken kısaca özetledi. Sonrasında da "Taner niye hiç konuşmuyor?" dedi.

"Hazır değil..." diyerek kestirip attı Selim "...telefon her an kapanabilir. Saatlerce konuşacak vaktimiz yok, o yüzden sadede geliyorum. Geçmişe dönmen lazım çünkü senin doğum yılın 2000."

"Yani?"

"Yani... Aynı zamanda birden fazla Ekim olamaz abim. Ya bebek olan Ekim doğmayacak -ki doğmazsa sen tüm zamanlardan silinebilirsin- ya da yirmi iki yaşındaki Ekim yok olacak. Aynı yılda aynı Ekim'den iki tane olması mümkün değil. Hatta belki fark etmişsindir, hiç yara almıyorsun yani geçmişe gittiğinden beri bedeninde hiç yara oluşmadı."

"Evet."

"Bunun sebebi henüz doğmamış olman. Yani daha doğmamış birinin yaralanması mümkün olamaz, öyle değil mi?"

O an Ekim bileği burkulduğunda bile hiç yüzeysel bir yara olmadığını hatırladı. Canı yanmıştı yanmasına ama ne bir morluk ne de bir kızarıklık olmuştu. Abisi haklıydı ve eğer bu doğruysa, aynı zamanda kendisinden iki tane olamayacağı teorisi de doğruydu. Endişeyle Teoman'a baktığında gözlerini ayırmadan telefona kitlendiğini gördü. "Teoman?"

"Ne yapacağız Ekim?" dedi Teoman telefona bakmaya devam ederek. Gözünden bir damla yaş düştü. "Gidecek misin? Yine mi?"

"Hayır." dedi Ekim yutkunarak "Hiçbir yere gitmiyorum."

"Gelmek zorundasın." dedi Selim. "Ekim delirdin mi..." diye söylendi "...yok olacaksın diyorum sana. Tüm zamanlardan yok olmak mı yoksa kendi yılında yaşamak mı?"

"Ama-"

"Aması yok abicim, çaren yok."

O an herkes susmuştu. Çaresizliği dibine kadar hissediyorlardı. "Var." dedi şimdiye kadar hiç konuşmayan Taner. Tüm bakışlar telefona dönmüştü. Teoman kardeşinin sesiyle bedeninin ürperdiğini hissederken bir kez daha "Var." dedi Taner.

"Ne?" diye sordu Ekim.

Yutkundu Taner. "Buraya abimle beraber geleceksin."

.

Çadırın içinde hiç konuşmadan duruyorlardı. İkisinin de geldiklerinden beri ağızlarını bıçak açmamıştı. Öyle kötü bir durumdalardı ki, ne yapacaklarını bilemiyor düşünemiyorlardı.

Ekim 'benimle gel' demeye niyetlenmişti ki Teoman ondan önce davrandı. "Gelemem. Seninle gelemem Ekim."

"Ne?"

Teoman bakışlarını tavandan çekip yan dönerek siyahlara baktı. "Yapamam."

"Neden?" dedi Ekim'de aynı şekilde mavilere bakarken.

"Taner ne olacak, altı yaşında olandan bahsediyorum. Onu tek başına mı bırakacağım? Annesiz, babasız, ananesiz. Bensiz..."

Birkaç saniye düşündü Ekim. "Peki gelecekteki Taner? O kimsesizdi ve öyle güzel bir adam oldu ki Teoman. Bir ailesi olmadan büyüdü ve kendi ayaklarının üzerinde durup iş sahibi oldu. Çok güçlü bir adam oldu. Ve o adam iki defa abisi için ağladı gözümün önünde." Teoman lafa girecekti ki Ekim engel olup devam etti "Abimi kurtar dedi bana. Ne olursa olsun abimi kurtar dedi ve kendi abim bile bana inanmazken o bana inanıp destek oldu. Senin için..." tebessüm etti "...senin için yaptı. Telefonda abimle beraber gel dedi, çünkü o hala altı yaşından beri abisini görmeyen küçük bir çocuk ve ailesini yeniden görmek istiyor. Abisinin saçlarını okşamasını bekleyen, hala her gece rüyasında annesini gören küçük bir çocuk. Peki sen, Teoman, hangi Taner'i seçeceksin?"

Gözlerinde biriken yaşları serbest bıraktı Teoman. "Ama buradaki Taner'i terk edersem o hiçbir zaman abisiyle kavuşamayacak."

"Ama geleceğe gelecek olursan... Taner'le ben senin için orada olacağız."

Gözlerini yumdu Teoman. Ekim baskı altında hissetmemesi için sımsıkı sarıldı koca adama. "Nasıl..." dedi Teoman birkaç dakikanın ardından "...nasıl gideceğiz geleceğe?"

Sarı tutamların arasına bir öpücük bıraktı Ekim. "Bir fikrim var."

📻 gereksiz bir (1) bilgi
tanerin doğum günü yazındı ve ayrı kaldıkları sürede 6 yaşına girdi yani bu velet 5 yaşındaydı ne 6sı falan demeyiniz

yarında 2 bölüm atar çarşamba finali paylaşırım artık yavrumlar

Thunder | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin