Bölüm şarkısı: Sezen Aksu - İki Gözüm
8| Gözlerin Yalan Söylemiyor
"Yani bu depremle tetiklenen bir durum mu?"
"Bilmiyorum. Sadece deprem oldu..."
"Şimdi geri dönebilmen için deprem olmasını mı bekleyeceğiz?"
"Ellerimi açıp 'keşke deprem olsa' diye dua edecek değilim Teoman. Bir yolunu bulacağım işte."
Kendine heyecan içinde bakan adama başından geçenleri anlatmıştı. Şimdide nasıl geri döneceğini tartışıyorlardı. Ekim alt dudağını dişlerinin arasında ezerken Teoman şüphesiz güvendiği yabancının yanına oturdu. Başı eğik çocuğun çenesinden nazikçe tutarak göz göze gelmelerini sağladı. "Sorun yok, sana yardım edeceğim." dedi gülümserken.
Çocuk önce afallasa da sonra toparlanıp "Gerek yok, kendi başımın çaresine kendim bakarım." diyerek ayaklandı.
"Saçmalama Ekim, sokakta mı yatacaksın?" derken peşinden ilerlemişti.
Ekim kapı koluna uzanırken "Bulurum bir yer." dedi.
Beyaz tenin üzerine ellerini kapadı Teoman. Ensesine kadar uzanan siyah saçların temas etmeden kokusunu soludu ve kulağına eğildi. "Yine seni baygın bulmak istemiyorum."
Yutkunduktan sonra arkasını dönüp yeşillerine baktı adamın. "Neden, neden hemen inandın bana? Yalan söylüyor olamaz mıyım, nasıl güvenebiliyorsun bu kadar?"
Teoman bir süre siyahlarını izledi Ekim'in. Ne kadar karanlık olursa olsun parlıyordu. "Gözlerin çünkü, gözlerin yalan söylemiyor Ekim." dedi fısıldayarak.
"Ne? Gerçekten mi?"
Bakışları konuştukça açılıp kapanan dudaklara kayıyordu. Geri çekilerek sırıttı. "Hayır, cep telefonunu gördüğüm için inanıyorum."
"Hah." Ekim göz devirerek az önce kalktığı koltuğa geçti. "Nasıl yardım edecekmişsin merak ediyorum."
Teoman hevesle yanına oturup "Önce bana şu telefonu göstersene biraz." dedi. Ekim yeniden göz devirirken gülümsediğinin farkında değildi.
.
Teoman mahalleye giriş yaptığına gözüne bakkal değindi. Hızlı adımlarla sokaktakilere selam vererek bakkala ilerledi. Dükkanda yine Mustafa duruyordu, aslında bakkal Mustafa'nın babasına aitti fakat oğlu iş bulamadığı için evde oturmak yerine çalışsın diye adam Mustafa'yı dükkana dikmişti. "Selamın aleyküm."
"Oo, Teo." diyerek gülümsedi Mustafa. "Aleyküm selam kardeşim hoş geldin."
"Hoş buldum, hoş buldum. Nasılsın, işler nasıl?"
İç çekip sakallarını karıştırdı. "Nasıl olsun, durgun bu aralar. Sen nasılsın, ulan bak aklıma geldi, o sabahki herif kimdi öyle?"
Raflarda gözlerini gezdirirken "Hiç ya..." dedi Teoman. "...liseden bir arkadaş. Bir süre misafirim."
"Nasıl arkadaş lan o?" diyerek kasanın arkasından çıktı Mustafa. "Adam delirmiş, bağırıp çağırdı dükkanın ortasında."
Teoman gülümseyerek birkaç paket çikolata aldı eline. "Deli, deliyi çekiyor işte kardeşim. Onu boş ver de sizinkiler ne yapıyor ya, peder falan nasıl iyi mi?"
"Nasıl olsun..." dedi Mustafa. "...kök söktürüyor, görüyorsun halimizi."
Elindeki çikolata ve bisküvi paketlerini tezgaha bıraktı gülerek. "Haklı adam eşek herif, gidip bir iş bulamadın kendine."
"Hee..." dedi kasanın arkasına geçerken Mustafa. "...sen buldun da ne oldu? İt gibi çalışıyorsun yüzünü göremiyoruz lan."
Elini ensesine atıp kaşıdı Teoman. "Yarın son girdiğim yerden ayrılıyorum ama. Fabrika zam yapacakmış, gerek kalmadı yani." Sırıtarak yaklaştı esmer adama, işaret parmağıyla suratını gösterirken "Artık bol bol görürsün bu gül yüzümü." dedi.
Gülerek poşeti uzattı Mustafa. "Herife bak üç işte birden çalışıyor, biz bir tane bulamıyoruz."
"Çok konuşma. Dizin başlamadı mı hem senin?"
Gözleri iri iri açılan adam saatine bakıp bir küfür mırıldandı. "Şerefsiz Mahmut dizi saati benim yerime bakacaktı güya dükkana. Bizimkiler başladı anasını satayım ya."
Dudak büzerek baktı arkadaşına Teoman. "Yani... İstersen ben bakabilirim birkaç saat."
Parlayan gözleriyle "Sahi mi lan?" dedi. Teo'dan onayı alınca güle oynaya üst kattaki evine çıktı.
Teoman'ın aradığı fırsat ayağına gelmişti. Bir ipucu bulma umuduyla ne kadar yorgun olsa da bu teklifi sunmuştu. Aslında bugün iki işte birden çalışmış saat sekizden sonra anca evin yolunu bulabilmişti. Yorgun ve uykusuzdu, karnını doyurup uyumaktı planı ama aynı zamanda Ekim için bir şeyler de yapmak istiyordu.
İki saat kadar bakkalla ilgilenip her yerin altını üstüne getirmişti. İşe yarar hiçbir şey bulamazken Mustafa dükkanı kapatmak için gelmişti. Teşekkür ettikten sonra vedalaşıp evlere dağıldılar.
Teo ayakkabılarını çıkartırken Ekim tarafından kapı açıldı. "Hayırdır yollarımı mı gözlüyorsun Ekim'ciğim?"
"Evet." dedi Ekim beklemeden. Teoman sorarken ciddi değildi fakat Ekim cevaplarken oldukça ciddi görünüyordu. "Neden bu kadar geç kaldın? Erken geleceğim demiştin."
"Endişelendin mi sen benim için?" diye sırıtarak içeri girdi.
Ekim her zamanki gibi göz devirdi. "Ne endişeleneceğim senin için? Canım sıkıldı, ondan."
"Televizyon izleseydin ya."
"Tüplü."
Teoman kaşlarını çatarken çıkardığı montunu askıya asıyordu. "Ya neyli olacaktı?"
"Of Teoman, nasıl kullanacağımı bilmiyorum işte."
Teoman poşeti Ekim'in eline tutuşturup salona geçti. "Senin zamanında televizyon yok mu? Lan, dizi izlemiyor musunuz?"
"Televizyon varda, benim evde yoktu." Koltuğa oturup elindeki poşeti açtı Ekim. "Bu kadar çikolatayı kim yiyecek?"
"Sen." dedi Teoman koltuğa uzanırken. Bir yandan da kumandadan kanalları geziyordu. Ayaklarını Ekim'in kucağına uzatıp iyice yayıldı. Ekim ona aldırmadan poşetin dibindeki mandalinaları çıkarttı. Kabuğunu soyduktan sonra ekrana bakarak mandalinayı yatan adama uzattı. Teoman gülerek mandalinayı alırken "Kırk yıllık karı koca gibiyiz ha." dedi.
Ekim ise çikolatadan bir ısırık alırken nah çekmişti Teo'ya.
"Çok ayıp." diyerek ayağını Ekim'in yüzüne yaklaştırdı.
"Ne yapıyorsun ya."
"Hiç."
Gülüşerek çikolata yedikleri sırada kapının açıldığını fark etmemişlerdi. İçeri elinde çantalarla giren ananesi ve kardeşinden habersiz Ekim'le uğraşıyordu Teoman.
📻slm
-televizyon izleseydin ya
+tüplü
-ya neyli olucaktı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thunder | bxb
Fantasi[TAMAMLANDI] Tek istediğim ekmek almaktı. Evden çıktığımda kendimi 1998 yılında bulacağımı hiç düşünmemiştim. - Burunları temas edecek kadar birbirlerine yakınlarken kızgın yeşillerini Ekim'in siyahlarından ayırmadı. Ekim ilk defa onu böyle sinirli...