20| Geçmiş
"Bende sallanmak istiyordum." diyerek kaşlarını çattı küçük çocuk.
"Olsun..." dedi Selim "...onlar gidince ben sallarım seni."
Dolan gözlerini yanındaki oğlandan kaçırıp burnunu çekti Taner. "Ama bu haksızlık."
Kollarını Taner'in omzuna doladı. "Biliyorum, senin için gidip onları döveceğim."
Taner'de aynı şekilde kollarını Selim'in beline sarıp "Hayır gitme." dedi.
"Hiii!" diyerek geri çekildi Selim. "Dizin kanıyor Taner!"
Çocuk burnunu çekerek baktı dizine. Kargaşa sırasında çocuklardan biri onu ittiğinde düşmüştü. "Önemli değil geçer."
"Acıyor mu?" dedi Selim telaşla.
"Yok yok..." diyerek gülümsemeye çalıştı Taner "...hiç acımıyor."
Selim cebindeki peçeteyi çıkartıp dizinden akan kanları silmeye çalıştı. Bir yandan da yaraya üflüyordu. Tüm kanı temizleyince yere diz çöktü. "Sırtıma çık, seni eve götüreceğim."
"Peki." diyerek kendisinden daha iri çocuğun sırtına yerleşti. Bir sokak yukarıdaki evine Selim'in sırtında gidiyor oluşu yarasına rağmen mutlu etmişti onu. "Hiç ayrılmasak olur dimi?"
"Ayrılmayacağız tabi, bırakmam ben seni."
"Söz mü?"
"Söz."
.
Teoman işteyken canı çok sıkılıyordu Ekim'in. Tüm gün kitap okuyor, televizyon izliyor, dergi karıştırıyordu. Artık çok bunaltıcı gelmişti bu durum. İlk günler gazeteden iş aramıştı fakat daha kimliği bile yoktu nasıl iş bulup çalışacaktı ki?
Sıkıntıyla oflarken Döne hanım gelmişti yanına. "Canın mı sıkılıyor güzel oğlum?" Başını sallayarak onayladı kadını. "Kimin kimsen yok mu gidip göresin?"
"Var ama gidemiyorum." diyerek iç geçirdi.
"Çok mu uzakta oturuyorlar evladım?"
Hemen karşı binadaydılar ama uzaktılar işte. "Evet." demekle yetindi.
"Anlat bakayım bana, nasıl insanlar?"
"Abim var bir teyze."
"O da senin gibi yakışıklı mı?" diyerek kolunu dürttü Ekim'in kadın.
Güldü Ekim. "Benden çok daha yakışıklı. Kaslı bir şey. Kasıntı."
"Maşallah, maşallah. Getir de bir gün tanışalım."
"Yok teyze ya. Salak saçma konuşup başını şişirir senin."
"Niye öyle diyorsun oğlum?" dedi kadın masanın üstündeki yarım bıraktığı örgüye uzanırken.
Ayaklarındaki terliklere bakarken tebessüm etti Ekim. "Beyefendiyle aramızda yedi yaş var. Ama görsen babammış gibi davranıp akıl veriyor bana. Peşimde gezip tüm arkadaşlarımı kontrol ediyor. Dersime bile gelip hocamla tanışmıştı. Gerçi tüm kızlar peşinden koşmuştu ama neyse."
Kahkaha attı kadın. "Sen böyle konuşuyorsun ama çok seviyorsun abini belli. Sahip çık oğlum ailene, bırakma sakın. Bak görüyorsun benim oğlanları. Yazık, başlarına gelmeyen kalmadı. Nasıl bağlılar şimdi birbirlerine. Sende bırakma abini."
Başını salladı Ekim. "Bırakmam..."
"Teoman'ım anlattı mı bilmiyorum ama... Damat, daha bebeyken terk etti onu. Tabi benim küçük kızda ne yapacağını şaşırdı. Bakmadı Teoman'a, ben büyüttüm onu. Hiç eve gelmezdi, meğer başka adamla nikah kıymış haberimiz yoktu. Hamileyken geldi kaldı. Taner doğduktan birkaç ay sonra da kundaktaki yavruyu bırakıp gittiler kocasıyla birlikle. Diğer kızlarım şehir dışındalar konuşmadılar onunla, geri döndürmediler. İki kardeş büyüdüler bu duvarların arasında..." gözlerini kaçırıp örgüye devam etti "...birbirlerinden başka kimseleri yok."
Ekim bunların hiçbirinden haberdar değildi. Taner'in kabuslarından terk edildiklerini tahmin etmişti sadece. Boğazı düğümlenirken "Bende varım artık." diyebildi.
Akşama doğru Teoman'ın odasında otururken telefonunu almış kalan şarjı değerlendiriyordu. Yeniden galeriye girip abisiyle olan en yeni fotoğraflarına baktı, çok azdı. "Keşke..." dedi "...keşke daha çok fotoğrafımız, anımız olsaydı." Sırayla tüm fotoğraflara bakarken amcası ve yengesinin de olduğu bir fotoğrafa denk geldi. Göz devirerek ekranı kaydıracakken kırklı yaşlardaki yengesi dikkatini çekti.
Elif'te kendisini rahatsız eden şeyi anlamıştı.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thunder | bxb
Fantastik[TAMAMLANDI] Tek istediğim ekmek almaktı. Evden çıktığımda kendimi 1998 yılında bulacağımı hiç düşünmemiştim. - Burunları temas edecek kadar birbirlerine yakınlarken kızgın yeşillerini Ekim'in siyahlarından ayırmadı. Ekim ilk defa onu böyle sinirli...