Bölüm şarkısı: Sezen Aksu - Git
10| Fark etmediğimi mi sanıyorsun?
"Bu kadarı fazla değil mi?"
"Değil."
"Hepsini nasıl okuyacağız Ekim'ciğim?"
"Okumayacağız, okuyacağım. Demiştim sana uğraşmak zorunda değilsin."
"Sıkıldım artık..." diyerek başını masaya yasladı Teoman. "...ne zaman sana yardım edeceğimi kabulleneceksin?"
Teoman'ın yanındaki sandalyeye yerleşirken "Çok konuşuyorsun." dedi Ekim.
"Hah." diyerek güldü Teoman. "Beyefendi kovuyor beni bir de. Hayırdır çok mu rahatsız oldun?"
Masanın üzerindeki yığının arasından bir kitap çıkartıp karıştırmaya başladı Ekim. "Rahatsız olduğumdan değil."
Ekim'in üzerine eğilerek bir kitapta Teoman aldı. Kapağına bile bakmadan rastgele bir sayfa açtı. "Hm, o zaman bu cezbedici yakışıklılığım dikkatini dağıttığı için mi?"
"He Teoman aynen, sus şimdi."
"Kabul ettin."
Ertesi gün kahvaltıdan sonra bir kütüphaneye gidip araştırma yapmak istediğini söylemişti Ekim. Teoman'da peşine takılıp onu yakınlardaki bir kütüphaneye getirmişti. Aslında Ekim kendi başına bulabileceğini söylemişti fakat bunu söylerken kendisi de zorlanacağının farkındaydı. Teoman'ın da onunla gelmesi işine gelmişti.
Yine de bu halleri hiç çekilir değildi. Mesela şu an kitabı okuyormuş gibi yapıyordu. Ekim başından beri kitabı ters tuttuğunun farkındaydı. Sesini çıkarmak istememişti o kadar.
Aradan saatler geçmiş, Ekim neredeyse masadaki tüm kitaplara göz gezdirmişti. Hepsi zamanda yolculuk hakkındaydı ama hiçbiri işine yarar bir bilgi vermemişti. Ağrıyan gözlerini ovuşturup dinlendirici gözlüğü yanında olmadığı için lanetler etti. Derin bir of çekerek elindeki işe yaramaz kitabı masanın üzerine bıraktı. Neredeyse kimsenin kalmadığı kütüphanede, masanın üzerinde uyuklayan Teoman'a baktı. Saçları gözünün önüne düşmüştü, uzun kirpikleriyle birbirine karışmıştı. İstemsizce uyuyan adamın saçlarını yüzünden çekerken buldu kendini.
Aynı şekilde tek kolunu masaya uzatıp başını üzerine yerleştirdi. Şimdi Teoman'la yüz yüzelerdi. Burnundan gelen sıcak nefes yüzüne vuruyordu Ekim'in. Daha sonra bunu inkar edecek olsa da bu durum hoşuna gitmişti. Teoman'ın uyurken ki sakinliğini seviyordu. Gün içinde türlü zevzeklikler yapması onu eğlendiriyordu ama sakin ve ciddi halleri daha çekiciydi. O gün Teoman üzerine geldiğinde içinden 'okey daddy' demişti, tabi sonra 'salak salak şeyler' diyerek sosyal medyaya sövmüştü. Ama konumuz şu an bu değildi. Konumuz Ekim'in dün gece hissettiği çekimdi.
Neden öyle hissetmişti? Son bir yıldır cinsel ilişkiye girmemişti, depresyondaydı kimse ilgisini çekmiyordu. Okulu dondurup kendini eve kapatmıştı, bunun sebebi başkaydı tabi. Evde olduğu sürece depresyonu devam etmişti. Hiçbir şey umurunda değildi, başına ne gelirse 'olsun ne yapalım' diyecek durumdaydı.
Zamanda yolculuk yapmak beklentisi dışındaydı. Maalesef buna olsun diyememişti.
Ve şimdi hayatı değişmeye başlamıştı. 1998 yılı ona Teoman'ı getirmişti. Kabul ediyordu bu adamdan etkilenmişti. Şimdilik bunun sadece o gece özel bir çekim olduğunun arkasındaydı, neler olacağını zaman gösterecekti.
Ekim'in gözleri kapanmadan önce gördüğü son şey elinin altındaki sıcak yanak ve tebessüm eden dudaklardı.
.
Akşam yemeğinden sonra Döne hanım çocukları "Evde oturmayın gidin gezin biraz." diyerek kovmuş, arkadaşıyla ilgilenmediği için Teoman'ı azarlamıştı. Şu an ise hareketli sokakta yan yana sessizce yürüyorlardı.
"Şimdi aklında ne var Ekim'ciğim."
"Yurt dışına mı gitsem diyorum."
"Ne?" refleksle sesini yükselten Teoman'a yoldan geçen birkaç kişi dönüp bakmıştı. "Ne demek yurt dışı, kendi zamanına gitmeyecek miydin sen?"
Burnunu çekip gözlerini yıldızlı geceye çevirdi Ekim. "Daha önce hiç bu kadar yıldızı bir arada görmemiştim."
"Cevap versene soruma."
Gözlerini yeşillere çevirdi. "Baksana, gidemiyorum. Kaldım burada. Yurt dışına gidip gezsem mi diyorum. Belki Michael Jackson'ı görürüm."
"Dalga mı geçiyorsun sen benimle?" dedi Teoman yürümeyi bırakıp.
Göz devirerek olduğu yerde durdu Ekim'de. Teoman'a dönüp "Tabi ki dalga geçiyorum. Bana ne Michael Jackson'dan."
"Aptal. Uğraşma benimle."
"Asıl sen benimle uğraşma." diyerek bir adım yaklaştı Ekim. "Fark etmediğimi mi sanıyorsun?"
Boğazını temizleyip siyahlara baktı. "Neyi?"
"Beni engellemeye çalıştığını."
"Öyle bir şey yapmıyorum." derken gözlerini kaçırdı Teoman. Koskoca adamın yalan söylerken gözlerini kaçırması bir anlığına tatlı geldi Ekim'in gözüne.
Yine de ifadesini bozmadan tek kaşını kaldırdı, bu onun öyle mi, bakışıydı. "Kütüphanede kitapları okumadın bile, bulup getirdiklerinin hepsi çocuk kitaplarıydı."
"Demek ki aradığın kitaplardan yokmuş."
Dudaklarını ıslatıp sabır diledi Ekim. "Bakkala gitmeme izin vermedin, belki bir şeyler bulabilirdim."
"Mustafa'yla sorun çıkmasın diyeydi o."
"Telefonumu sakladın. Dünden beri bulamıyorum."
"Hayır öyle bir şey yapmadım."
"Of Teoman." diyerek bir adım daha yaklaşıp burun buruna gelmelerini sağladı. "Sabah alarmım çalınca ses dolabının içinden geldi." Teoman tam ağzını açmıştı ki Ekim konuşmasına izin vermeyerek "Derdini söyle, uğraştırma beni." dedi.
Teoman yutkunup başını eğdi. Cümleleri kafasında toparlarken nişanlısının sesi duyuldu. "Teoman?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thunder | bxb
Fantasia[TAMAMLANDI] Tek istediğim ekmek almaktı. Evden çıktığımda kendimi 1998 yılında bulacağımı hiç düşünmemiştim. - Burunları temas edecek kadar birbirlerine yakınlarken kızgın yeşillerini Ekim'in siyahlarından ayırmadı. Ekim ilk defa onu böyle sinirli...