26| 23 Saniye
Gözünü kamaştıran günışıkları ilk kez rahatsız etmiyordu onu. Dün gece sevdiği adamla birlikte olmuştu çünkü, mutluydu.
Yanında uyuyan sarışının alnına küçük bir öpücük bırakıp yavaşça kalktı yataktan. Bugün cumartesi olduğu için işe gitmeyecekti Teoman. Onun için güzel bir kahvaltı hazırlamaya karar verdi. Tuvaletteki işlerini bitirip küçük adımlarla mutfağa ilerledi. Kahvaltılıkları çıkarmak için açtığı buzdolabını bomboş buldu.
İkisi de sürekli market ihtiyaçlarını unutuyorlardı. "Yapacak bir şey yok." diyerek üzerine hırkasını geçirip hala ıslak olan saçlarını kapüşonuyla kapattı. Anahtarı da alıp usulca çıktı evden. Boyası solan mavi binayla bakışıp kahvaltı sonrası Taner'i alması gerektiğini hatırlattı kendine.
Ellerini ceplerine atıp oyalanmadan Portakal Market'e ilerledi. Dükkandan içeri girip Mustafa'yı görmezden gelerek reyonlara ilerledi. Süt, peynir, salam, zeytin gibi eksikleri alıp kasaya ilerledi. Fakat Mustafa yerinde yoktu.
Elindekileri kasaya bırakıp etrafına bakındı. Dükkanda kendisinden başka kimse yoktu. "Mustafa?"
Ses gelmeyince depoda olabileceğini düşünerek kasanın arkasına geçti. Yeniden "Mustafa?" diyerek seslenmişti ki yerin ayağının altından kaydığını hissetti. Dengesini koruyamayıp düştüğü sırada güçlü sarsılmayla başını tahta sandalyenin köşesine vurdurdu. Elini alnına attığı sırada sarsıntının şiddetlendiğini fark etti. Deprem oluyordu.
Kasanın üzerindeki ürünler yerlere düşerken hiçbir şey yapamamıştı. Elleriyle başını koruyup saymaya başladı. "1... 2... 3... 4... 5..." sarsıntı gürültü eşliğinde son bulduğu sırada söylediği sayı "...23." olmuştu.
Hızla düştüğü yerden kalkıp etrafına bakındı. Yere düşen ürünler yok olmuştu, daha doğrusu kasa tamamıyla yoktu. İçinde bulunduğu yer bakkal olmayacak kadar sıkışıktı. Beyaz kapıya ilerleyip beklemeden dışarı attı kendisini. Nefesinin daraldığını hissediyordu.
Birkaç adım ilerleyip korku içinde arkasına döndü. Karşılaştığı tabelada "Portakal Büfe" yazıyordu.
İnce parmakları aralık dudaklarını örttüğü sırada gözünden bir damla yaş aktı. Arkasında bıraktığı sokağa döndü. Renkli mahalle nereye gitmişti? Burada yalnızda yıkık-dökük binalar, harabeye dönmüş tuğladan evler vardı.
Siyahlarını gökyüzüne çevirdi. Soluk maviler hiçbir anlam ifade etmiyordu. Gözlerini kapattığında çocukların sesini duymuyordu. Camdan cama birbirleriyle konuşan teyzelerin, dükkanların önünde sohbet eden amcaların sesleri yoktu.
Yutkunup yere çevirdi gözlerini. Cebinde titreşen telefonunu eline aldı. Oysaki evden çıkarken telefonu yanında bile değildi. Ana ekrana düşen bildirimlere baktı önce. 'Abim' kişisinden yüzlerce mesaj ve çağrı vardı. Zaten abisi ve operatöründen başka arayan soranı yoktu ki, şaşırmamıştı.
Şarjına baktı sonra, geçen gün kapanan telefonunun şarjı evden ekmek almak için çıktığı gün bıraktığı gibiydi. Usulca tarihe değindi gözleri.
14 Mayıs 2022, 09:18
Avcunun içinde parçalamak istedi o an telefonu, yapamadı. Gözlerini yoldan ayırmadan ilerledi maviden eser kalmamış o binaya.
.
📻hop smut sonrası bi s2ş daha
bu sefer ekimi değil kitabı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Thunder | bxb
Fantastik[TAMAMLANDI] Tek istediğim ekmek almaktı. Evden çıktığımda kendimi 1998 yılında bulacağımı hiç düşünmemiştim. - Burunları temas edecek kadar birbirlerine yakınlarken kızgın yeşillerini Ekim'in siyahlarından ayırmadı. Ekim ilk defa onu böyle sinirli...