Ağladığını gördüğümde beni, o çağırmış olsa da yanına gitmeye çekindim. Birkaç metre uzaktan onu izliyordum ve ne yapacağımı bilemiyordum. Ben, Jihoon'a yansıttığımın aksine cesur falan değildim, tam olarak korkağın tekiydim. Onun gibi içine kapanık birinin beni ya da bir başkasını asla fark etmeyeceğini bildiğimden diğerlerinin önüne geçmek için cesur rolü oynamış, kendimi aniden onun hayatının içine atmıştım.
Hızlı hızlı nefesler alıp başını yukarı kaldırdı, sanırım sakinleşmeye çalışıyordu, ve sonra başını eğip sessizce ağlamaya devam etti. Onun sarsılan bedenini izlerken fark ettim ki beni çağırmasının nedeni ona tanıttığım kişiye ihtiyaç duymasıydı. Jihoon kendisini sakinleştirecek daha güçlü karakterde birini çağırmıştı, beni değil.
Sonunda bacaklarımı hareket ettirip yanına gittim ve bu sefer aramızda çok az bir mesafe bırakarak oturdum. "Jihoon." Bakışları anında beni buldu. Yüz ifadesi onu böyle gördüğüm için rahatsız olmuş gibi buruştu. Aslında neler olduğunu anlatmasını isteyecektim ama bu halini görünce anında vazgeçtim. Jihoon ona acımamı istemiyordu bu yüzden hiç sormamak en iyisiydi. Herkesin hayatında biraz pürüz olurdu ve herkes güçsüz düşebilirdi. Karşımda ağlayan biri varken sorunun ne olduğu çok da önemli olmamalıydı. Konu benim ya da bir başkası için yıkıcı olsun ya da olmasın o, dayanamamıştı ve tek istediği rahatlamak, biraz nefes almaktı.
"Terlemişsin," ellerim ondan izinsiz hafif nemli saçlarına gitti. "bu havada hasta olursun gidelim." Ağlaması durmuştu çünkü yanımda ağlamak istemiyordu ve her halinden belliydi bu. "Gitmek istemiyorum." Muhtemelen uzun süredir ağladığı için sesi pürüzlü çıkıyordu.
Hava soğuk olduğu için taktığım bebek mavisi bereyi çıkarıp onun kafasına geçirdim ve dışarı sarkan uzun saçlarını da berenin içine sakladım. "Teşekkür ederim," yüzüme bakarken bir anda susup kaşlarını hafifçe çattı. "Hyunsuk." dedim adımı bilmediğini fark ettiğini anlayıp. Mahçup olmuş gibi dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kaçırdı ve yere baktı. "Hyunsuk." Sanki kendi ağzından ismimin telaffuzunun nasıl çıktığını duymak ister gibi sessizce tekrar etmişti adımı.
İçini dökmek için beni çağırmadığını bildiğimden "Yalnızlıktan hoşlanmıyorsun değil mi?" diye bir tahminde bulundum. "Evet." dedi kısaca. Benim yerime arkadaşlarını çağırmamasını anlıyordum çünkü muhtemelen bizim mahallede oturanlar ve akrabaları dışında hiç kimse bu durumu bilmiyordu. Arkadaşlarının karşısına böyle çıkıp onları endişelendirmek istemiyor olmalıydı.
O gece, soğuk havaya rağmen orada otururken benim, onun bana karşı ufacık bile olsa ilgi duyduğunu düşünüp kalbimi hızlandıran ama muhtemelen Jihoon'un sadece kafasını dağıtmak için sorduğu sorularla geçmişti saatler. Ta ki Jihoon artık eve gidebileceğini söyleyene kadar.
===
@parkji_: beni anlıyorsun*
306beğeni♡ 180yorum💭
○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○
*gonna be fine-treasure
ŞİMDİ OKUDUĞUN
her şey dünyaya ait ben ona aitim, hoonsuk
Fanfictionpark jihoon × choi hyunsuk |#1 treasure| |#1 hoonsuk| |#1 jihoon|