3.1

281 42 28
                                    

Uzun zaman sonra gün ışığına maruz kaldığımdan kamaşan gözlerimi açmam birkaç saniyemi almıştı.

Çaprazımda kalan binaya beni neyin beklediğini bilmediğimden yavaş adımlarla ilerledim. Sanki geçen haftaya kadar rahatça girip çıktığım, yaşadığım ev burası değilmiş de ilk kez geldiğim bir yermiş gibi üzerimde çekingenlik vardı.

Ekranda beliren annem saniyeler içinde kapıyı açtığında derin bir nefes alarak kapıyı ittirip içeriye girdim. Heyecandan bacaklarım titrediğinden merdivenlerle uğraşmak yerine asansöre bindim.

Kapı açıktı ama annem yoktu. Ayakkabılarıma çıkararak içeriye girdim ve kapıyı arkamdan kapattım. Ne yapacağımı bilemeyerek koridorda dikilirken ismimi sorarcasına söyleyen annemle salona girmiştim.

En son buradayken oturduğum koltuğa geçerek her an kalkmaya hazır bir şekilde ucuna oturdum. Benim aksime annem tekli koltukta rahat bir şekilde oturuyordu. "Nasılsın?" Yüzüne bakmaya çekindiğimden parmağımdaki etlere işkence çektirirken "İyiyim, sen?" demiştim.

İyi olmadığım her halimden belli olsa gerek birkaç saniye bir şey demedi ve öylesine sorduğum soruma cevap vermeden asıl konuya giriş yaptı. "Eve geri dönebilirsin." İçimdeki sıkıntı ufak bir sızı bırakarak bedenimi terk ederken dolmaya başlayan gözlerim ve içime dolan umutla aniden başımı kaldırarak ona baktım. "ama bir şartım daha doğrusu şartımız var."

Babamla önceden konuşmuş olmalıydılar. "Neymiş?" diye sorsam da vereceği cevap umurumda değildi çünkü ne olursa olsun kabul edecektim. Ben, onlar olmadan yaşayamazdım bunu onlardan ayrı kaldığım bir haftalık zaman diliminde daha iyi anlamıştım. Bu zamana kadar beni en iyi şekilde yetiştirmiş, fedakarlık yapmış, tüm sevgilerini vermişlerdi. Şimdi fedakarlık yapma sırası bendeydi.

"Ayrıl ondan." Çocuksu bir sevinçle açılmış gözlerimdeki parıltı sönerken dikleşmiş sırtım omuzlarımla birlikte çökmüştü. "Tamam." diye mırıldandım ağzımın içinde. "Sadece bu yetmez." Merakla açılmış gözlerimi bir an olsun kırpmadan ona diktim. "Her türlü iletişimi keseceksin. Gerekirse göz göze bile gelme."

"Bana biraz zaman verin." Sinirlense de sakin halini bozmamaya çalışarak başını hafifçe salladı. Emaneten oturduğum yerden kalkıp çıktım evden. Jihoon'a nasıl açıklayacağımı daha doğrusu açıklayıp açıklayamayacığımı merak ediyordum.

Ne diyecektim ki? Aniden hayatına girdim, cesur rolü yaptım çünkü öyle birine ihtiyacın vardı ama benim de oyunculuğum bir yere kadar şimdi gerçek kimliğime bürünüp korkaklık yaparak kaçmam, yirmi yaşında olduğum halde tıpkı bir çocuk gibi ailemin kollarına sığınmam gerekiyor mu?

Evlerinin kapısını tıklatırken yine aynı çekingenlik vardı üzerimde. Hiçbir yere ait değildim sanki ve bir yere ait olmak için hızlıca düşünüp seçim yapmam gerekiyordu. Cevabım çoktan belli olsa da birkaç gün isteyerek vicdanımı rahatlatıyordum.

Kapıyı açan Jihoon buraya geldiğimden beri yüzünden eksik etmediği teselli gülümsemelerinden birini sundu. Beceriksizce gülümsemeye çalıştım ama işe yaramadığına emindim.

Ben hiçbir odayla ilgilenmeden direkt olarak onun odasına geçerken o da arkamdan geliyordu. "Ne konuştunuz?" Kapıyı kapatarak merakla yanıma geldiğinde "Kilitlemedin?" dedim sorarcasına. Bakışları benimkiler gibi saniyelik olarak kapıya kaydı. "Annem, senden hemen sonra evden çıktı."

"Ne konuştunuz?" Sorusunu yinelediğinde ne cevap vereceğimi bilemeyerek yüzünü izledim. Ondan kaçarcasına yatağına oturduğumda hemen yanıma oturarak bedenini bana doğru çevirdi. Beklentiyle yüzüme bakan gözlerinden bakışlarımı kaçırırken gerginlikten dudaklarımı kemiriyordum. Bir şekilde konuyu dağıtmam gerekiyordu. "Evde yalnız mıyız?" Soruma anlam veremese de kısaca "Evet." demişti.

"Annen ne zaman gelir?" Omuz silkti. "Akşam yemeğinden önce geleceğini sanmıyorum çünkü uzun zaman sonra arkadaşıyla buluşmaya gitti." Odada gezinen bakışlarım sonunda yüzünde sabitlendiğinde konuşmak için ağzını araladı. "Ne dedi an-" Dizlerimin üzerinde yükselip ona tepeden baktığım saniyelerin ardından ne yaptığımı anlamaya çalıştığı için sorusunu tamamlayamamış bu yüzden de dudakları hafif aralık kalmış Jihoon'un üst dudağını dudaklarımın arasına hapsettim. Bunu hem onun sorularından kaçmak hem de muhtelemen son zamanlarımız olduğu için gelecekte duyacağım özlemi gidermek için yapmıştım.

Aradan ne kadar geçti bilmiyorum ama ben nefessiz kalsam da ölümden kaçan biri gibi sorularından kaçtığımdan o, beni itmeye çalışsa da dudaklarından ayrılmamıştım. Dudaklarını kaydırarak boynuma doğru ineceğini düşüneceğim şekilde hareket ettirince ayrılamasın diye başına sıkıca bastırdığım ellerimi gevşeterek siyah saçların parmaklarım arasından kaymasına izin verdim ama Jihoon istediğini alana kadar durmayan biri olduğundan ellerimden kurtulduğu anda beni şaşırtarak nefes nefese kalmış bedenini uzaklaştırdı benden.
"Neden anlatmıyorsun?" Dudaklarımı yalayarak gözlerine bakmaya çalıştım. "İlk kez yalnız kalıyoruz sonra da konuşabiliriz bunu." dediğimde yüzünde hafif bir gülümseme oluşmuş beni geriye doğru yatırırken eş zamanlı olarak üzerime eğilmişti.

Bu sefer ilk adım ondan gelirken hem aileme karşı hem de ona karşı büyük bir suçluluk duygusu yeşeriyordu içimde.

===

@parkji_ story [16:47]

@parkji_ story [16:47]

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

👁702
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
@.ch.suk
.
.

•••

@.ch.suk story [19:23]

suk story [19:23]

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

👁784
.
.
.
.
.
@parkji_
.
.
.
.

○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○

bu kurguya başlama nedenlerimden biri hatta en önemlisi bu iki fotoğraftı ama kullanmayı unutmuşum araya sıkıştırayım dedim

her şey dünyaya ait ben ona aitim, hoonsukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin