Sabahın erken saatlerinde giden Jihoon'un ardından kalkmıştı annesi. Hyunsuk, onun görmediğine emin olsa da gizli bir şey yaptığı için içindeki tedirgin tarafı susturamamıştı.
Ailecek yaptıkları kahvaltı sessiz geçse de bazen odada öylesine gezdirdiği gözleri babasının ya da annesinin bakışlarıyla kesişiyordu ve böyle anlarda gerginliği giderek artıyordu.
Sonunda kahvaltıları bittiğinde babası ve annesi salona geçerken Hyunsuk odasına gitmek için ilerlemeye devam edeceği sırada babası ona seslenince salona girdi. "Efendim?" Annesi gözleriyle koltuğu gösterince odanın içerisinde ilerleyip koltuğa oturdu.
"Jihoon neden bizdeydi?" Hyunsuk başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissetti. Görmüşler miydi? "Ne?" Ebeveynleri birbirine kısaca bakıp gözleriyle anlaştıktan sonra annesi konuşmaya devam etti. "Arkadaş bile olmadığınızı söylemiştin ama bu gece Jihoon bizdeydi. Arkadaş bile olmadığınıza emin misin Hyunsuk?"
"Ailesini biliyorsunuz, kavga etmişler yine o da çıkmış evden. O saatte dışarıda kalmasın diye aldım eve." Babası anlayışla başını salladıktan sonra sakin görünen tavırlarının tersine aksi bir ses tonuyla "Peki, arkadaşın olmayan herkesle sarmaş dolaş mı uyuyorsun?" diye sordu.
Hyunsuk yutkunup gözlerini kaçırdığında bu seferde "Salonda ya da yer yatağında yatabilirdi. Bangchan'le bile uyumuyorsun ama samimi olmadığın birini yatağına mı aldın?" demişti annesi. Onlar üstüne geldikçe Hyunsuk dilinin ucuna gelenleri tutmakta zorlanıyordu.
Her şeyi itiraf etmesi için son bir hamleye ihtiyacı vardı ki o hamle de çok gecikmeden babasından geldi. "O çocuğu çevrende görmek istemiyoruz. Tüm ilişkini kes."
"Yapamam," Daha fazla tutamadığı yaşlar gözlerinden akmaya başladı. "Neden?" Annesinin yüksek çıkan ters sesine karşı oldukça kısık çıkan sesiyle "Çünkü o, benim sevgilim." dedi.
Yüzlerine bakmaya cesareti olmadığından halıya dikmişti bakışlarını. Babasının yerinden kalktığını gördüğünde gözlerini sıkıca kapattı.
Tişörtünün yakasına yapışan eller zayıf bedenini oturduğu yerden kolayca kaldırırken babasının bağırdığını duyuyordu ama ne dediğini anlayamıyordu. Babası bedenini hızla sarstığında gözlerini açmak ve karşısında sinirden renk değiştirmiş olan adama bakmak zorunda kalmıştı. "Seni öldürürüm Hyunsuk!"
Annesi aralarına girip adamın ellerini kendisine doğru çektiğinde Hyunsuk da sarsak adımlarla geriye doğru çekilmişti. "Git buradan, iğreniyorum senden." Kadının kısık ama sert çıkan sesini duyduğunda sessiz ağlamalarına hıçkırıkları eklendi. "Anne," Titreyen sesi ikisininde umrunda olmadı. "Git dedim." Bulanık görüşüne rağmen son bir kez ailesine baktı ve oradan ayrıldı.
Yaşadığı binadan çıkar çıkmaz telefonunu açıp Jihoon'u aramaya çalıştı ama durduramadığı gözyaşları nedeniyle ekrandaki yazıları göremiyordu. Beceremediği bu basit şeye sinirlendiğinde gözyaşları daha da hızlandı.
İçinde neye veya kime olduğunu bilemediği öfkesi yükselirken sokakta ona dönen bakışları umursamadan Jihoon'un yaşadığı apartmana ilerledi. İkinci katın ziline bastıktan sonra yüzünü tişörtünün ucuyla kurulamaya çalıştı ama bu kadar fazla ağlarken kuru kalması pek mümkün olmamıştı.
Açılan kapıyla içeriye girdi ve asansörle uğraşmadan merdivenleri hızla çıktı. Kapıyı açmış gelen kişiyi görmek için bekleyen kadını gördüğünde herhangi bir açıklama yapmayı bırak selam bile vermeden girdi içeriye. Birbirleriyle tanışmıyorlardı ama Hyunsuk, Jihoon'a yaptıkları yüzünden ondan da kocasından da nefret ediyordu.
Kadının arkasından bağırmasını duysa da hızını kesmeden ilerlemeye devam etti. Hangisi Jihoon'un odası bilmiyordu bu yüzden kapalı kapıların hepsine tek tek bakmayı düşünüyordu ama annesinin bağırışını duyduğu için kapısını açıp başını koridora doğru eğmiş, ne olduğunu anlamaya çalışan Jihoon'la göz göze gelince bunu yapmasına gerek kalmamıştı.
Jihoon şaşkınca koridora çıkarken Hyunsuk onu görünce daha fazla ağlamaya başlamış ve koşarak beline sarılmıştı. Arkasından gelen kadın sinirli adımlarla onlara yaklaşırken Jihoon bir elini Hyunsuk'un beline yerleştirdi ve diğerini havaya kaldırarak annesine gitmesini işaret etti.
Kadın çattığı kaşlarıyla bir oğluna bir de oğluna yapışmış olan çocuğa baktıktan sonra açık kalan kapıyı kapatmak için yanlarından ayrıldı. "Öğrendiler." Hıçkırıkları arasından zar zor konuşan sevgilisini odasına doğru ilerletti ve kapıyı kapatıp kilitledi. "Ben söyledim."
Hyunsuk'u omuzlarından tutarak kendinden uzaklaştırdı. "Ne oldu?" Sorusunu sorarken Hyunsuk'un yanaklarına avuçlarını yerleştirmiş, baş parmaklarıyla ıslanmış göz torbalarını siliyordu. "Sevgili olduğumuzu söyledim ve o, gitmemi söyledi. İğreniyormuş benden." Sona doğru sesi pürüzlenmiş, gözleri biriken yaşlarla parlamıştı.
Hyunsuk yirmi yaşında olsa da tek çocuk olduğu için annesi ona karşı fazla korumacı davranıyordu. Aralarındaki ilişki şu ana kadar iki taraf için de sorun olmamıştı. Hyunsuk aldığı ilgi ve sevgiden annesi de koyduğu sınırlar içerisinde mutlu bir hayat yaşayan oğlundan memnundu. Hyunsuk'un kendisi için çizilmiş sınırlardan aniden çıkması hem kendisi hem de annesi için şaşkınlık vericiydi.
Jihoon kendi ailesininkinin aksine onlarınkinin mutlu ve huzurlu bir ortama sahip olduğunu biliyordu. Hyunsuk'un neden bu kadar yıkıldığını gayet iyi anlıyordu bu yüzden o, tekrar ağlamadan önce ona sıkıca sarıldı. "Her zaman yanında olduğumu unutma.*"
○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○
pek kontrol edemedim saçma sapan birbiriyle alakası olmayan cümleler ya da dolusula yazım hatası olabilir üzgünüm :/
finale daha çok varmış ya ben de bitiyor sanıyorum kendimden haberim yok resmen of of
*it's okay-treasure
ŞİMDİ OKUDUĞUN
her şey dünyaya ait ben ona aitim, hoonsuk
Fanfictionpark jihoon × choi hyunsuk |#1 treasure| |#1 hoonsuk| |#1 jihoon|