Kot ceketini üzerine geçirip evden çıkmak için dış kapıya doğru ilerledi. "Anne, ben çıkıyorum!" Mutfakta yemek masasını hazırlayan kadın "Yemek yeseydin!" dedi her zamanki gibi. Bu bir klasikti Jihoon'un kalmayacağını, o adamla aynı sofraya oturmayacağını bile bile yemeğe kalmasını isterdi. Jihoon cevap vermek yerine kapıyı açtı ve eş zamanlı olarak kapıyı çalmak için elini kaldırmış olan adam zar zor ayakta tuttuğu bedenini içeriye soktu.
Bugün daha sağlıklı gözüken bedeniyle Hyunsuk'un karşısına daha iyi bir görünümle çıkmak için bu kadar oyalanmasaydı evden her zamanki saatinde çıkar ve nefret ettiği babasıyla karşılaşmak zorunda kalmazdı ama geç kalmıştı işte.
Jihoon, onun büyük bedeninin bıraktığı küçük aralıktan sıyrılıp çıkmaya çalıştığında babası tek eliyle onu göğsünden ittirdi. "Nereye?" Jihoon cevap vermedi çünkü bu adam, oğlunun her dediğini küfür etmiş gibi algılayıp sinir küpüne dönüyordu. "Yüzünü göremiyoruz." Yine bir şey demedi. Kafası güzel olduğundan onu çabucak bırakmasını umuyordu.
Sesleri duyan annesi mutfaktan çıkarak yanlarına geldi. "Jihoon yemeğe kal." dedi tekrar. Hazır kocası da buradayken oğlunun, ona karşı çıkamayacağını biliyordu. "Gitmem lazım." İkisinin de yüzüne bakmadan, hala kapının önünden çekilmemiş olan adamın yanından geçmeye çalıştığında yine göğsünden itildi.
"Jihoon, hadi." Bu sefer annesine cevap vermeden yeniden kapıya yöneldiğinde "Anneni dinle!" diye bağırdı adam. Söylerken harfleri yuvarlasa da sesi oldukça korkunç çıkıyordu. "Aç değilim." dedi dişlerinin arasından. "Hiçbir şey yemedin." diyen kadının içten içe bu durumdan zevk aldığını biliyordu. Oğlu artık çelimsiz ve küçük olmadığından onu sadece sözleriyle yola getirmeye çalışıyordu ama şimdi oğlu, ona karşı çıkamayacak bir konumdaydı.
Jihoon son bir kez şansını denemek için ileriye doğru adım attığında önce bedeni geriye savruldu ve daha dengesini sağlayamadan yüzüne atılan yumrukla sırtını duvara çarptı. Ağzından acı dolu bir inleme çıkarken babası onu yakasından tutup çekti böylece Jihoon, onun yüzüne bakmak zorunda kalmıştı. "Bir daha sakın annene karşı çıkma!" Uyarı dolu sesiyle konuşurken gözleri onun dudaklarına kaydığında ilk birkaç saniye ne olduğunu anlamayan Jihoon, ağzına gelen kan tadıyla nedenini anlamıştı. "Git yüzünü yıka sonra da yemeğe gel." İkisi de Jihoon'u orada bırakıp mutfağa doğru ilerlediler.
Onlar mutfağa girer girmez açık kalmış olan kapıdan hızla çıkıp arkasından ailesine nispet yapar gibi büyük bir gürültüyle kapattı ve merdivenleri koşarak indi. Peşinden geleceklerini düşünmüyordu ama yine de işi garantiye almak istemişti çünkü babasının sarhoşken sağı solu belli olmazdı.
Apartmandan çıktığı anda koşmayı bırakarak seri adımlarla tepeye ilerledi. Taksiye binse daha hızlı giderdi ama sinirini atmak için serin havayı içine çeke çeke yürümek ona daha iyi hissettirmişti.
Tanıdık ağaç görüş alanına girdikten hemen sonra altında oturan Hyunsuk'u görmüştü. Yüzündeki samimi gülümsemeyle sessizce ilerledi. Yanına oturduğunda Hyunsuk onu görür görmez telaşlanmıştı. "Jihoon, iyi misin?" İlk başta bu tepkiye anlam veremese de dudağının patladığını hatırlayınca içinden kendisine küfür etti. Son zamanlarda aptal gibi davranıyordu. Cidden en azından o kanı temizledikten sonra çıkabilirdi evden. "İyiyim."
"Kim yaptı bunu?" diye sorsa da cevabı sorduğu anda zihninde beliren kişiyle Jihoon'un yüzüne bakakaldı. Ağlayacakmış gibi hissettiğinde dizlerinin üstüne oturarak Jihoon'un boynuna sarıldı. "Neden yaptı?" Jihoon da ellerini onun beline sardı. "Saçma sapan bir sebep. Hatta sebep bile denmez buna."
Hyunsuk bedenlerini ayırdığında Jihoon memnuniyetsiz ifadesiyle dudaklarını büzdü ama Hyunsuk fark etmemişti. "Çantamda su olacaktı." Siyah çantayı kucağına çekip içini biraz karıştırdı. Su dolu küçük şişeyi ve içinde birkaç tane selpak kalmış olan paketi çıkardı. "Şimdilik bununla idare et."
Az önceki gibi dizlerinin üzerinde yükselip ıslattığı selpağı onun dudağının kenarına bastırdı. "Kan biraz kurumuş bu yüzden silerken canın yanabilir." Jihoon başını salladı sadece. İşi bittiğinde çekilmek yerine öylece durdu. Aslında Jihoon'u öpmek istiyordu ama hislerinin karşılıklı olduğunu bilmediğinden buna cesaret edemiyordu.
Yine de içinde kalmasın diye kafasını yana eğip dudağına yakın yere minik bir öpücük kondurdu ve hemen geri çekilip şişeyle selpak paketini çantasına koymak için arkasını döndü. Çantayı az önceki gibi kucağına koymamasının nedeni tamamiyle yüzünü saklamak içindi.
Eğer göreceği tepkiden korkmak yerine hemen o an arkasını dönseydi Jihoon'un ifadesini düzeltmeden hemen önce nefesi kesilmiş gibi duran yüzünü ve hızla inip kalkan göğsünü görebilirdi.
===
@parkji_: kalbimde patlayan kayan yıldız*
281beğeni♡ 107yorum💭
○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○○
son bir ya da iki🙏🏻
sonraa asıl olaya giriş*bling like this-treasure
ŞİMDİ OKUDUĞUN
her şey dünyaya ait ben ona aitim, hoonsuk
Fanficpark jihoon × choi hyunsuk |#1 treasure| |#1 hoonsuk| |#1 jihoon|