3.Bölüm *Müstakbel Sevgilim*

738 44 1
                                    

          *DÜZENLENMİŞTİR*  (Düzenlenme Tarihi: 27.07.15     17:50)

   Yağmur damlaları yüzüme değmeye devam ederken kendimi özgür hissediyordum. Hem de hiç olmadığım kadar...

        Ben arkadaşlarıyla dışarı çıkamayan sürekli evde oturan bir kızdım. Gerçi dışarı çıkıp dilediğim gibi eğlenebileceğim bir arkadaşım da yoktu. Yanımda olan tek kişi Jorge idi. O da beni arkadaşı olarak görmüyordu. Sanırım bende öyle görmüyordum yani Bayan Angie'ye göre. Benim ne hissettiğim kısmı biraz karışıktı ama onu şu an düşünüp bu güzel anı bozmayacaktım.

      Jorge'ye döndüm. En güzel gülümsememden birini kullanarak Jorge'ye gülümsedim. O da bana gülümsedi ve sessizce yürümeye başladık. İkimizde susmuş gülümseyerek yürüyorduk. Jorge'ye baktığımda hala gülümsüyordu hem de içten. Gülerek koluna girip başımı koluna yasladım. Hiçbir şey söylemedi sadece yürüdük. Evimin önüne geldiğimizde ikimizde apartmanın önünde durduk. Hala aynı şekilde sadece duruyorduk. Tam eve girmek için hareket edeceğim sırada Jorge ellerimi tutup sol elimi elinin içine alıp sıkıca tuttu. Sağ elimi de alıp kalbinin üzerine koydu ben gözlerinin içine bakarken o konuşmaya başladı.

"Bu atan kalp sadece senin yanında bu kadar güzel atıyor, sen yokken sadece monoton görevini yapmak için atıyor... Of ne demeye çalıştığımı anlatamadım. Neden böyle oldu bilmiyorum ama sen benim demek istediğimi anladın bence ya da anlamadın ama anlamalısın yani anlamış olmasın. Anlamadıysan..." 

"Jorge " dedim gülerek. Jorge utanmış bir şekilde başını yere eğdi. Böyle çok tatlı olduğunu söylemiş miydim? Gülümseyerek yanağından öptüm ve yarın görüşürüz diyerek apartmana girdim. Merdivenlerden çıkarken biraz sonra işiteceğim gereksiz azarları, kavga ve bağırış sesleri için sakin olmam gerektiğini kendime anlatıyordum. Yapabilirdim... Sakin olup sonuna kadar dinlemeyi başarabilirdim....

Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes alıp cebimden anahtarımı çıkardım ve kurtulmak için günleri saydığın lanet evime adım attım ki keşke atmasaydım.

Anne ve babamın bağırış sesleri karşısında hayatımdan bezmiş bir şekilde nefes verip odama doğru yürümeye başladım. Keşke beni görmeseler görünmez falan olsun ne güzel olur. Tam kurtuldum odama gireceğim diye sevinirken çok sevgili babacığım (!) tarafından durduruldum.

"Nereden geliyorsun sen bu saatte?" Gerçekten bu soruyu soruyor mu diye merakla yüzüne baktım ve yıkıldım. Gerçekten bir cevap bekliyordu. Ne yani Bayan Angie'nin yanında olduğumu bilmiyor muydu? Hangi baba kızını merak edip nerede olduğunu araştırmazdı ki?

       Hala cevap bekleyen bir şekilde bana bakmaya devam etmesiyle bıkkınlıkla konuşmaya başladım.

 "Okuldan sonra Bayan Angie ile terapim vardı. Oradan geliyorum. Sorgulamanız bittiyse ben odama giriyorum sizde istediğiniz kadar kavga edebilirsiniz." Babamın arkamdan bana karşı söylediği hakaretlerini umursamadan odama girdim. Ben odama girdim onlar ise kavga etmeye devam etti. Benim hayatım böyleydi işte. İyi ki tek çocuktum. Yanlış anlamayın bencil olduğumdan falan değil. Kardeşim olmasını çok isterdim fakat böyle bir aileye bir çocuk fazlaydı bir ikincisini kaldıramazdık. Düşünsenize küçük bir kardeşim var ve sürekli anne ve babamı kavga ederken görüyor. Ne trajedi ama!

             Düşünme Martina, düşünme. Ne dedi Bayan Angie 'Düşünmeden yaşa.' Derin bir nefes alarak yatağımdan kalktım ve çalışma masama oturup matematik test kitabımı çıkardım. Dışarıdaki sesleri umursamadan soru çözmeye çalıştım ama sadece çalıştım. Hayatta en nefret ettiğim ders Matematik! Ama şu an soru çözmem gereken derste matematik. Keşke bin soru edebiyattan çözsem de matematikten üç yüz soru çözmesem. Başkalarına çocuk oyuncağı gibi gelen bu sorular benim için intihar sebebi. Bir türlü yapamıyorum matematiği...

Onu KaybetmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin