12.Bölüm *Bir Babanın En Büyük İsteği Kızını Mutlu Etmektir.*

510 41 15
                                    

    *DÜZENLENMİŞTİR* (Düzenlenme Tarihi: 27.07.15    18:52)

  Jorge'ye seni seviyorum cümlesini milyon kez kullandıktan sonraki öpüşmemizin üzerinden iki gün geçmişti. Ama sanki o olay yaşanmamış gibi davranıyorduk. Tabii Jorge ile sürekli el ele tutuşmamızı saymazsak ya da Jorge'nin  aşırı kıskançlık krizlerine mazur kalmam dışında her şey kaldığı yerden devam ediyordu. Yaşanan o günden sonra Jorge sessiz bir bağımsızlık elde etmişti. Bu sessizlik onun da tabiriyle on sekiz gün sonra son bulacak ve yerini sevgililiğe bırakacaktı. Yani Jorge'ye göre. Yoksa benim günleri falan saydığım yoktu. 'Tabii canım, zaten her akşam sonunda bir gün  daha bitti diye sevinç dansı yapan da karşı komşunuz Bayan Fernandez." diyen iç sesime sadece 'hıh' demekle yetindim. Belki ben sınav günlerini sayıyorum! Olamaz mı yani? Neden her insan iç sesiyle iyi anlaşıyor da, benim iç sesim hep bana destek olacağı yerde köstek oluyor, anlamış değilim şahsen...

         Şimdi ise on sekiz gün önceden ders çalışmayı bırakmıştık! Hayır, bence son bir tekrar yapmalıyız dediğimde bana 'Manyak mısın?' der gibi bakmış, ardından son bir tekrar yapacağız hem de bu son günlerde mi demişti. Bilerek 'son' kelielerne vurgu yapmıştı. Bende beni gafil avlamasına izin vermiş, susmuştum. Yani haklıydı sonuçta son günlerde hangi dersleri tekrar edecektik ki?

     Balıklama atladığım düşüncelerimden yüzerek çıktım ve kalkmakta oyalandığım sıcacık yatağımdan yavaş hareketlerle kalktım. Sarsak hareketlerle odamdan çıkıp banyoya gittim ve günlük bakımımı yapıp çıktım. Günlük bakım dediğime bakmayın, yüzüme bir iki kere soğuk su çarpıp bir de dişimi fırçaladım. Siz ne sandınız? Yüz maskesi falan mı yaptığımı mı? Pardon ama ben adım atmak için bile fazla üşengecim, ki maske ile uğraşamam.

      Banyodan çıktıktan sonra rotamı geri odama yönlendirecekken anne ve babamın bana seslenişini duydum ve mecburen kahvaltı masasına doğru yürümeye başladım. Uykusuzluktan şişmiş gözler, başımın tam üstünde bulunan dağınık ev topuzu ve üstümde pumalı bir pijama takımı. Evet puma, ama sorun bir neden puma? Çünkü pumalara kendime çok benzetirim. Yani kedimi hayvana benzetmem yanlış anlamayın. Sadece pumalar gerektiğinde vahşileşip, gerektiğinde ise evcilleşebiliyorlar.

        Harika gözüken kahvaltı masasına oturduğumda, artık kapanan gözlerimi açık tutmaya çalışarak anne ve babama gülümsedim ve "Günaydın, bu muhteşem varlığın anne ve babası." dedim. Annem gözlerini devirirken, babam ise bu davranışımı gülünecek bir şey bulmuş gibi gülüyordu! Hayır, gülünecek bir şeyde söylemedim ki! Sadece birazcık eve neşe katma görevini üstlenmiş olabilirdim. Dediğim gibi tek çocuktum, maalesef ve bu yüzden evin neşesi olmak da bana kalıyordu. Gerçi, üç yıl öncesine kadar buna gerek duymuyordum fakat şimdi her şey eskisi gibi olmuşken, tıpkı üç sene önceki hayatımıza kaldığımız yerden devam ettiğimizi hareketlerimle sergileyip eve neşe getirebilirdim. Ee, bunu benden başka yapacak muhteşem ötesi varlık olmadığına göre bu görevde bana kalıyordu.

    Annemin göz devirmesine göz devirerek, babamın gülmesine ise gülerek karşılık vermiştim. Dişe diş göze göz yani ya da ne ekersen onu biçersin ya da üzüm üzüme baka baka kararır ki bunları neden söylediğime dair hiçbir fikrim yoktu. Annem  ne yaptığımı anlamış olacak ki daha fazla dayanamayıp gülmeye başladı. Babamı saymıyorum bile adam kahkaha krallığı kurdu! Hayır ani anlamıyorum bugün esnesem gülecekler. Ne bu sevinç!? 

      Somurtarak kahvaltı yapmaya başladığımda annem sofradan kalktı ve mutfağa gitti. Ne olduğunu anlamamış olsam da fazla önemsemeyip annemin  yaptığı daha sımsıcak olan poğaçalara resmen saldırdım. Ardından ellerinde kreplerle çıkan annemi görünce yediğim poğaçalar boğazımda kaldı ve öksürmeye başladım. Hemen yanı başımda duran sıkılmış olduğu belli olan portakal suyunu bardağa doldurup içmeye başladım. Nereden mi biliyordum sıkılmış  olduğunu? İçinde ben buradayım diyen, portakal posaları sağ olsun. Portakal suyunu içtikten sonra annemin masaya koyduğu kreplerden bir tane aldım. Krepin üzerine önce peynir, peynirin üzerine çikolata, çikolatanın üzerine ise bal sürüp portakal suyumdan bir yudum aldım. Ardından muhteşem dörtlü diye nitelendirdiğim krep-peynir-çikolata-bal dörtleminden bir ısırık alıp yemeye başladım. Yüzünüzü buruşturduğunuzun farkındayım fakat gerçekten harika oluyor. Denendi, onaylandı. Bence siz de kesinlikle denemelisiniz. 

Onu KaybetmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin