"Ne yani cidden yaptın mı bunu Martina abla?" Karşımda kahkaha atan Andres'e baktım. Hayat ne garipti. Biz zamanlar bende onun gibi on yedi yaşında biriydim. Fakat birde şimdilik halime bakın. Yirmi altı yaşında, Arjantin Devlet Hastane'sinin kadrolu Psikoloğuydum.
"Hey sana bunları gül diye anlatmadı ki anlatmamda hiç uygun değil. Çünkü şu an aramızda hasta doktor ilişkisi olmak zorunda. Benim sana burada anlatmak istediğim şey çok basit bir mantık. Bir karar verdiysen arkasında durmak zorundasın. Bak bana bir karar verdim ve bu kararın arkasında tam dört yıl durdum. Zor olmadı mı? Hem de çok zor oldu. Ama birde şimdi bak. İyi ki beklemişim diyorum. Çünkü eğer erkenden evlenseydim şimdi psikolog olmaya biraz ara vermek zorunda kalabilirdim. Böyle de bir ihtimal vardı. Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?" Başını evet anlamında salladığında bir kez daha gurur duymuştum kendim ile. İnsanların aldıkları kararları sorgulatıp doğru yola çıkmaları için elimden gelen her şeyi yapıyordum. Mücadeleci ve yol gösterici biri olduğum için hiç de zor olmuyordu benim açımdan.
"Evet anladım Martina abla. Yapmam gereken tek şey; Kararlarımdan emin olmak ve verdiğim kararların arkasında olmak. Hata yapacaksam bile kendim yanılarak doğruları öğrenmek istiyorum." Aferin dercesine gülümseyip ardından tek kaşımı kaldırdım. Anlatmak istediğim şeyi anladığında gülerek ellerini havaya kaldırdı.
"Tamam, söz. Bu anlattıkların aramızda bir sır olarak kalacak. İzci sözü." Kahkaha atarak kalkıp ona sarıldım ve kapıya kadar eşlik ettim.
"Ne yani beni kovuyor musun aşkım? Aramızdaki sevgi bağına ne oldu?"
"Git. Senden sıkıldım artık." Ellerini bu anı dramatikleştirmek için kalbinin üzerine koydu.
"Ah işte burayı çok kırdın. Seni hiçbir zaman unutmayacağım segilim. Sen de beni unutma olur mu?"
"Andrees. İstersen Alex teyzenin yanına geleyim bir gün. Nasıl olur ha?" Gözleri korkuyla açıldı. Ellerini teslim olduğunu belli edercesine havaya kaldırıp yanağımdan öperek koşar adımlarla gözden kayboldu. Arkasından kahkaha atarak baktım.
Andres... Jorge'nin teyzesinin oğluydu yani kuzenlerdi. Eşek herif üniversite sınavına hazırlandığı için bunalıma girdiğini söyleyerek haftada üç gün terapi için benim yanıma geliyor ve sadece konuşuyorduk. Arada benim hayatımdan tüyolar veriyordum ona. Bugünde olduğu gibi.
"Bakıyorum da Andres efendinin arkasından bakakaldınız Martina Hanım." Jorge'nin sitemini duyunca kahkaha attım. Andres'in geldiği günlerde Jorge'de gelir. Giden Andres'in arkasından sitem eder ardından benden bir öpücük alır ve şirkete geri dönerdi. Bazen de yemek yerdik. Tabii onun toplantısı benimde hastam olmazsa. Evet Jorge dört sene psikoloji okumuştu. Fakat baba mesleğini devam ettirmeyi seçmişti. Tabii eşek herif psikoloji bölümünü birincilikle bitirdiği için ondan özel terapi almak isteyenler oluyordu. Ama o kabul etmiyordu.
Ben mi? Bende ikincilikle bitirmiştim. Hem Jorge ile sadece yarım puan vardı aramızda. Yani bende zekiyim. Hah!
"Sen Andres'i kıskanmaktan ne zaman vazgeçeceksin Jorge?" Kaşlarını çatarak bana baktı.
"Jorge mi? Gene Jorge olduk iyi mi? Bu çocuk ile her konuştuktan sonra bana Jorge diyorsun doğru söyle senin aklını mı karıştırıyor?" Şaşkınlık ile Jorge'ye bakıyordum. Tanrım bunları nasıl düşünebilirdi. Kahkaha atsam yanlış anlayacaktı. Gülmesem kendimi sıkmaktan yüzüm acıyacaktı. En iyisi her zaman yaptığım gibi kahkaha atmaktı.
"Jorge aman aşkım. Sevgilim. Sevdiğim. Hayatımın tek aşkı. Dediğin gibi küçük bir çocuk o hem aramızda dokuz yaş var. Saçmalama niye onu seveyim ki? Benden oldukça küçük."
"Ha yani yaşınız yakın olsa gideri var yani." Oha yani! Söylediğim cümleden bunu mu anlamıştı. Gülümseyerek beline sarıldım.
"Aşkım saçmalamayı keser misin lütfen. Hem ne biçim konuşuyorsun sen gider mider. A-ah çok ayıp. Birincisi senden dokuz yaş küçük. Bak altını çiziyorum dokuz yaş küçük bir çocuk o. Hem de senin kuzenin. Yakışıyor mu sana böyle konuşmak. Hem beni hayatımda bir tek sen varsın." Gülümseyerek daha sıkı sarıldı bana. Bazen gerçekten küçük bir çocuk gibi olabiliyordu. Sevildiğini bilmeyi, ona değer verdiğimi, bir tek onu sevdiğimi söylememi bekliyordu. Eh haliyle ben bunları söyledikten sonra da şımarıyordu eşek herif.
"O zaman bir öpücük verir misin hayatım?" İşte beklenen an. Jorge'ye bakarak bugün kaçıncı kez attığımı bilmediğim kahkahalarımdan attım. Başımı olumsuz anlamda salladığımda Jorge'nin önce yüzü sonra da gözlerindeki parıltı düştü.
"Ben öpücük yerine eve gitmeyi teklif edecektim ama." Dememe kalmadan Jorge tarafından hastaneden sürüklenirken buldum kendimi. Durmak bilmeyen kahkahalarıma bir yenisi daha eklenirken en son Jorge'nin beni kucağına aldığını hatırlıyorum.
----
"Jorge ayağım kapıya çarptı. Bu kadar hızlı koşarsan midemdekileri çıkartacağım üzerine. Yavaş yürü müsün biraz." O kadar hızlı gelmiştik ki araba ile evimize. Hızlı bir şekilde arabayı sürmüş ve hiçbir trafik kuralına uymamıştı. Umarım ceza yerdi! Ceza yerdi ki yaptığı hatayı anlardı!
Şimdi ise hızlı bir şekilde evimizin kapısını açmış ve içeri geçerken o kadar hızlı hareket ediyordu ki kucağında taşıdığı beni unutarak hareket edip pat diye kapıdan geçince haliyle ayağım kapının genişliğine fazla gelmiş olacaktı ki kapıya sert bir şekilde çarpmıştı. Fakat Jorge Bey bunu umursamayıp koşar adımlarla merdivenlerden de hızlıca çıkarak midemin bulanmasını sağlamıştı. Hayır anlamıyorum nasıl bu kadar duyarsız olabiliyordu. İlk defa bu kadar tabiri caizse hödüktü.
Odanın kapısını tekmeyle açıp beni yatağa fırlatmıştı! Yuh! Hormonların tavan mı yaptı öküz! Midemde bir şeylerin etkileşime girmesiyle koşar adımlarla odadaki banyoya koştum ve kapıyı kilitleyip klozete koşarak kusmaya başladım. Jorge kapıyı yumruklarken ben ise sadece kusuyordum. Kusacak bir şey kalmadığında klozetin sifonuna basarak ayağa kalktım. Yüzümü yıkayıp ağımı çalkaladıktan sonra suyu kapatıp yüzümü havlu ile kurulayıp kitli olan kapıyı açıp dışarı çıktım. Jorge telaşla 'Ne oldu, iyi misin?' tarzında sorular sorarken sinirle bağırmaya başladım. Fakat daha önce Jorge'ye vermemiş olduğum bir haberide vermiş bulundum.
"Hayvan mısın ya. Hamileyim biraz dikkatli olsana hödük!"
Evet. Hamileydim.
Bugün öğrenmiştim hamile olduğumu. Ne güzeldi hamile olduğunu bilme hissi. İçimde Jorge'den bir parça taşımak. Onun bana her zaman ki aşk ile bakması demekti. Yıllar yıllar geçmiş ama bizim hala birbirimize olan aşkımız geçmemiş üstüne üstlelik her geçen gün daha da alevlenmişti. Sanırım bunun için Tanrı'ya ne kadar çok şükranlarımı sunsam az kalırdı. Tanrı önce bana Jorge'yi vermiş. Şimdi de minik bir bebek veriyordu.
SON.
***
10 Mayıs'ta başlayıp 4 Eylül'de bitirdiğim kiminin okumaktan sıkılıp bıraktığı, kiminin yeni bölümün gelmesi için gün saydığı, kiminin ise 'Ne kadar saçma bir hikaye okunmaya bile değmez.' diye düşündüğü Onu Kaybetme hikayem son buldu. Bitti... Final oldu...
Bu yolculukta benim ile birlikte hareket eden etmeyen, kitabımı okuyan okumayan herkese çok ama çok teşekkür ederim. Süresini bilmediğim bir süre yazmayı bırakıyorum.
Bana ulaşmak isterseniz eğer;
Wattpad hesabım; TugbaSzn
İnstagram hesabım: tugbasuzn
Snapchat hesabım: tugbaszn
Mesajlarınızı her daim bekliyor olacağım...
Birazdan son sözümü ve teşekkürler notumu yayınlayacağım. Sizi seviyorum. Hoşça kalın...
Sevgiler Tuti.
-Tuti

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu Kaybetme
Romance"O üzer. O gider O hep uzak, o hep acı. Yine de o. İlle de o. Hep o." Bir ses böler tüm düşüncelerini. Bir ses. Ne cılız ne de susacak gibi. Umutsuzluğun sessizliğine eşlik ederken o hep konuşur. "Vazgeçme! " Olmaz, dersin. " Olur! " İst...