Kırık Kaburgam - Final (Part I)

6.4K 430 47
                                    

Bölüm doğum günlerine yetiştirmek istediğim ama yetiştiremediğim, Gamzem ve Zeynom'a. Tekrar iyi ki doğdunuz hanımlar! :)

Bölüm şarkımız Jehan Barbur - Hiç Canım Yanmaz.

Sen şimdi oradan,
eteğimdeki taşları çatlatan
sözcükleri getir, yan yana getir.

Birhan Keskin

Kırık Kaburgam (Sera Gece LEVI)

Omzumda hissettiğim sıcaklığa eğiyorum bakışlarımı. Ateş Mete'nin gözleri renginde, incecik hırkasına tutunuyorum. Ucunu yaramaz bir kediye kaptırmış kazak gibiyim. Sökülüyorum. Kendi etimden kazıyorlar beni. Büyük depremler yaşamadım ama göçük altında kalmış gibi hissediyorum. Aldığım hava süratle tükeniyor, dilim damağım kuruyor, göğüs kafesime kapatılmış kalbim zayıflıyor. Cansız, mecalsiz kalıyorum. Ateş Mete'yi kendime rağmen sevmek beni tüketiyor. Hiçbir yere ait hissetmiyorum ve sanki her yere aitmişim gibi hissediyorum. Hem çoğalıyormuş, çoğaldığım hızla azalıyormuşum gibi. Nefeslerimizin sayılı olduğu şu dünyada bir Ateş'e bir kendime soluyorum. Benim canım iki kişilik. Burnunu saçlarıma dayayıp, soluklanıyor. Sakin, huzurlu bir gün. Acı çekmek için bile fazla güzel. Kalbimdeki kırıkların yine de içten içe damarlarımı kestiğini hissediyorum. Ateş'i sevmeyen ne yanım varsa hepsi kangren oluyor. Gitmenin o cazip sıcağına kapılmak üzereyim. Vazgeçmek üzereyim. Böyle bir sevgi, benim içimden taşıp avuçlarıma dökülen, oluk oluk süzülen, çağlayan, göğsümü delip de o delikten boşalan böyle bir sevgi beni öldürür. Bütün bu yaşananlara rağmen, bütün bu hatalara rağmen onu sevmek beni öldürür. Oysa onsuz nefes almanın ezberini unuttum.

"Susma," diyor sessizce. Sanki iç sesimle savaşıyor, sanki benimle ve içimdeki yel değirmenleriyle savaşıyor. Çünkü Ateş Mete verdiği savaşın iki cana karşı olduğunun farkında. Çünkü yalnız ondan saklanan yanlarımla değil, onu seven yanlarımla da savaşmak zorunda. Çünkü tam oradan kanıyorum. Çünkü tam orası sızlıyor en çok. "Sessizliğini sevmiyorum, menekşe."

"Sara doğum günüme gelmen için sana ne demişti?"

Yıllar önce, henüz evliliğimizin kar altında kalmadığı o günlerde söylediği ve sonra bilerek unutulmuş o soruyu bulup çıkarıyorum zihnimin karanlık köşelerinden. Bir zamanlar sevildiğimi biliyorum. En az bir kişi tarafından. Omzumda tıpkı o gece olduğu gibi ondan ödünç alınan bir sıcaklık var. Ne zaman üşüsem orada olacağına inandığım günlerse bir hayli uzakta. İnsan üşüye üşüye, üşümeye dahi alışıyor. Saçlarıma küçük bir öpücük bırakıyor, dudaklarının kulağıma ulaştığını hissediyorum. Gözlerim Ateş'in evinin manzarasına dalıyor. Onu hissetmek bunca yıla rağmen iyileşmeyen bir hastalık gibi. Bana dokundukça kimyam değişiyor. Kırıldığım kadar, yeşeriyorum. Derin bir nefes alıyor. Benim nefeslerime kıyaslandığında cılız kalır, Ateş. Ciğerlerin benimkinin yarısı. Sen henüz iki kişilik solumak ne bilmiyorsun.

"O gece, canı yanan bir kız bulacağımı söyledi." Susuyor. Devamında gelecek şeyin tahrip edici sıcaklığını hissedebiliyorum. "Öleceğini biliyordu, menekşe."

Gözlerimi kapatıyorum. Ben de biliyordum, diyemiyorum. Sara'yı gören kim onun öleceğine inanır ki? Ben inanmıyorum. O öleli on dört koca yıl geçti, hala yalıya gitsem orada karşılaşacağız gibi hissediyorum. Beni nasıl evlat edindiğini bugün bile bilmiyorum tam olarak. Ama iyi ki yaptı. Hayatta 'anne' diyebileceğim birini verdi bana. Sessiz, ılık, insanı saran nefesi bir kez daha yaklaşıyor kulağıma. Ellerini karnımın üzerinde birleştiriyor.

"Bade'yi yeni kaybetmiştim." Sesi boğuluyor, o da biliyor o ismin bana yaptıklarını. Onun mezarına, kendimi mezar taşı yaptığımı. "Sana yardım etmemi rica etmişti." Kısık sesle gülüyor, duyduğu bütün pişmanlığı kulağıma çarpan gülüşünden okuyorum. "Hiçbir şey tahmin ettiği gibi olmadı, değil mi?"

MeftunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin