Bölümümüz sevgili ilknurer'e. :)
Robin hakkında her şey
Adam, önüne bırakılan resme bakarken istemsizce kaşları çatıldı. Geçmişten gelen bir hayalet yanı başında peyda olmuş gibi içi uğuldadı. Sera'nın karşısındaki koltuğa oturduğunu güç bela seçebilmişti. Resmin sol alt köşesindeki kargacık burgacık el yazısına değdi gözleri. Derin bir nefes aldı.
"Resim tanıdık geldi mi?"
"Sera ben..."
"Neden buradasın Ali?"
Adam rahatsızca yerinde kıpırdandıktan sonra arkasına yaslandı. Resmi avuçlarına almış, dalgınca geçmişini seyretmeye devam ediyordu. Üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen renkler ilk anki kadar taze, onu dörde katladığı için kalan izler solgun da olsa hala belliydi. Resmin sağ köşesinde ay, sol köşesinde güneş vardı. Tam ortaya gerçek üstü bir kalabalık yığılmış, o grubun en uzak köşesine beceriksizce bir kadın figürü iliştirilmişti.
"Ben..." Yutkunup başını kaldırdı. Sera'nın kaşlarını çatıp pür dikkat onu izlediğini fark ettiğinde yorgunca önünde duran bardaktan bir yudum su içti.
Sera "O resimdeki kadın benim," dedi tıslarcasına.
"Ben... O gece sergiye resmi katılan çocuklardan biriydim." Başıyla onayladıktan sonra gülümsedi. "Sara ölmeden birkaç hafta önce yurda gelmiştiniz. Hepimiz... Yetimhanedeki bütün çocuklar size hayrandık. Sara bize hikâye anlatırken siz de uzak bir köşeye çekilip bizi izlemiştiniz." Sanki havada asılı kalmışsınız da yere düşemiyor, ama göğe de yükselemiyor gibi duruyordunuz. "Benim örnek alacak sizden başka kimsem yoktu. Siz de Sara'nın ölümünden sonra neredeyse hiç yanımıza gelmediniz. Yine de biz büyürken yılbaşlarında, doğum günlerinde hediyeleriniz gelirdi. Ben de, biz de yani... Sara'nın yokluğunun size ne fazla geldiğine inandık. Tek başına yanımıza gelmeye cesaret edemediğinize, buna canınızın yetmediğine inandırdık kendimizi. Öyle miydi; bilmiyorum. Ama sizi bulmalıydım."
Dalgın bir şekilde Robin parmaklarını dudaklarına dayadı. Pek çok gün yalnızca bir isimden ibaret olan kadının yaşadığını en çok hediyeleri onlara ulaştığında hissettiklerini hatırladı. Kadın o zaman uzakta olsa da yaşadığı bilinen bir ebeveyn gibi olurdu. Bu bile onlar için çok önemliydi. Sera ona bakarken bunu biliyordu. O hediyeleri o da çok beklemiş, o da o hediyeler zamanında hak ettiğinden daha fazla değer vermişti. Onların kimsesi olmaya dayanamamıştı ama onları kimsesiz de bırakamamıştı. Yine de içten içe Sera onları ihmal ettiğini hep bilmişti. Ama orada olmak, Sara olmadan yetimhaneye dönebilmek için yeterince güçlü hissetmemişti. Yine de her birini takip etmişti. Okul hayatlarında, üniversiteye başladıklarında hatta evlendiklerinde... Her birinin izini takip etmiş, adımladıkları yola bir kez ayak basmıştı. Oysa Ali'yi hatırlayamıyordu. Oradan geçen yüzlerce çocuğu göz önüne aldığında bu belki de normaldi. Ama onu hiç hatırlamıyordu.
"Ben..." Burukça gülümsedi adam. "Size dair çıkan bütün haberleri biriktirmiştim. Hukuk fakültesine gitmeye de öyle karar verdim. Sadece sizi tanımak istedim. Bunu, o yetimhanedeki diğer bütün çocuklar kadar çok istedim. Siz bizim kahramanımızdınız."
"Bana söylemeliydin."
"Biliyorum." Ağır aheste başını salladı. "Ama beni burada istememenizden korktum."
"İşi sen olduğun için aldın," dedi kadın aksi bir sesle. "Kim olduğun, nereden geldiğin bunu değiştirmezdi." Derin bir nefes alıp yüzünü ovuşturdu. "Sana söyledim," diye fısıldadı. "Bir kahraman olmadığımı sana söyledim." Ayağa kalkıp odanın içinde birkaç tur attı. "Bulmayı umduğun buysa... İşi bırak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meftun
Romanceİki eksik bir tam etmez meftun. Yine de gel sol yanını sağ yanıma bastır. Denemezsen yaşamanın ne anlamı var? Benim yaram senin yaranı yenemez. Ama yaralı yarasından tanır bir diğerini. Ben seni tanıdım meftun. Gel kanadığım yerden öp beni! Yaram de...