Birine nasıl teşekkür edileceğini hiç öğrenemedim. Benim kusurum da bu olsa gerek. Asla doğru kelimeleri bir araya getirip, karşımdakinin güzel yüreğine yaraşır cümleler çıkaramam. Kelimelerim kurur. Güzel katkılarına, cesaretlendiren konuşmalarına ve ay kadar parlak yüreğine nasıl teşekkür edeceğimi bilemediğim; içime rengarenk bir kurdele bağlayan sevgili ve biricik @burcudemet 'e bu bölümü bırakayım istiyorum. O, benim teşekkürümü anlar.
Yan tarafta Joan Baez'in duru sesinden Donna, Donna var. Belki siz de güzelliğini duymak istersiniz.
Gündüz Sağanağı
Karşısındaki; sıkıldığından yakınarak dolanan, ofisinin artık bitmesi gerektiği hakkında sürekli uzun ve takip edilmesi güç cümleler kuran, ara sıra Mai'ye sataşan adama bakarken bezgince iç çekti. Onunla ofisini paylaşmayı kesinlikle kabul etmemeliydi. Gözlüğünü çıkartıp, sol yanına bıraktı.
"Sana neden katlanıyordum, Doğu. Hatırlatır mısın?"
"Çünkü ben sana daha kötü zamanlarında katlandım."
Gözlerini devirdi: "Yaptığın iyiliği yüzüme vuruyorsun."
Bu söylediğiyle birlikte adam durulmuştu. Adımlarını kesti. Kahverengi gözlerindeki muzip ışıltı sönüp yerinde ciddiyetin ışığı belirmişti. "Asla," dedi sessizce. İlerleyip kadının masasının önündeki koltuğa oturdu. "İyilik deme. Biz, birbirimizi iyileştirdik ama iyilik etmedik."
"Sadece..."
"Bu tartışabileceğimiz bir konu değil." Adam rahatsızca kadının menekşelerine baktı. Kahverengi bakışları sevgi ve şefkatle ılımıştı. Kadının huzursuzluğunu anlayarak sakince gülümsedi. "Ne oldu da keyfin yerine geldi?"
"Huzurlu bir uykunun mucizeleri."
Gülümsedi. Elindeki kalemi masanın üzerine bırakmıştı. Adamın hala üzerine titrediğinin farkındaydı. Uzanıp dövmesine değmek isteyen parmaklarını kıvırarak kucağında birleştirdi. Geriye yaslanıp, sakin bir bakışla elinde kahvelerle onlardan tarafa yürüyen Mai'ye baktı.
"Herkesin kaderini kendiminkine benzetiyorum, değil mi?"
"Bu ne demek?"
"Mai'nin kaderine bak," dedi sessizce. Yüzündeki gülümseme hafifçe bulanmıştı. Menekşe rengi gözleri tatlı bir sevgiyle kısılıp, koyulaşmış, kaşları alçalmıştı. "Benimkini andırmıyor mu?"
Doğu öfkeyle dişlerini gıcırdatıp gözlerini devirdi: "Sen beni budala Ateş Mete ile mi kıyaslıyorsun, menekşe?"
Kadın adama cevap veremeden Mai elindeki tepsiyi masasına bırakmış, güzel bir gülümseme ile kahvesini servis etmişti. Doğu'nunkini vermek yerine arkasını dönüp çıktı. Sera uzaklaşan dostunun ve adeta sol elinin parmaklarınca ihtiyaç duyduğu kadının arkasından bakarken: "Onu bunca güçlü kılan ben değilim," dedi. Sesi Mai'nin duyamayacağı kadar dingindi. "Onu geride bırakılmak güçlendirdi." Dudaklarına serin bir gülüş yayıldı. "Kaderlerimiz, Doğu..." Rahatça omuz silkip kahvesinden bir yudum aldı. "Ne kadar benziyor değil mi?"
"Hatalarımı yüzüme vurmaktan zevk alıyorsun değil mi?"
Kısık sesle güldü. Gözlerine tırmanmayan ama yine de insanın içini ısıtan bir gülüştü. "Elbette ki," dedi kahvesinden yeni bir yudum alırken. "Yaşanan her şeyin bir bedeli var, Doğu." Adamın kahveyi gürültüyle önüne çekmesiyle tekrar gülümsedi. Şefkatli bir gülümsemeydi. "Ve sen o bedeli göze alarak buraya geldin."
"Şimdiden birkaç kez reddedildim."
"Birkaç kezden fazla reddedilmen skorları anca dengeler." Gözlerini kısıp bilmiş bir bakış attı. "Sonuçta 3 yıl boyunca her gün için bir kere reddedilsen..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meftun
Romanceİki eksik bir tam etmez meftun. Yine de gel sol yanını sağ yanıma bastır. Denemezsen yaşamanın ne anlamı var? Benim yaram senin yaranı yenemez. Ama yaralı yarasından tanır bir diğerini. Ben seni tanıdım meftun. Gel kanadığım yerden öp beni! Yaram de...