Bir 'Kördüğüm' Masalı - Part I

6.5K 462 27
                                    

Merhabalar! Bölüm o kadar uzun oldu ki; ikiye bölmek durumunda kaldım. İlkini şimdi, ikincisini ise yarın ekleyeceğim. Bu bölümlerin tamamı, hikayemizin biricik ve kıymetli konuğu @megolin'e armağan edilmiştir. :)

Ayrıca yan tarafta dünya güzeli bir parça var. James Arthur - Recovery

Bir Kördüğüm Masalı

Sera, Ateş Mete'nin kendisi için araladığı kapıdan girmeden evvel derin bir soluk çekmişti içine. Hatırına geçmişten kalma anılar çöreklenmiş, kalbinin bir ucundan kemirmeye başlamıştı. Oysa kadının mutlu zamanlarından pek azını gölgelemişti burası. Ateş Mete sustuğunda, ki adam çok zaman susmuştu, buraya aralarında her zaman sır olanları gömmüş, kalbini söküp bırakmıştı. Adam, kadını sevgisiz kıldığı geceler buraya sığınmıştı. Eski bir dostun yanı başına... Aslan Nedim'in yarasının hemen yanına. Bütün bunları biliyor olmak, bütün bunlar, bütün bu geçmiş bir oyuk açıyordu içinde. Soluğu içindeki yangını körükleyerek, göğsünü ağrıtıyordu. Sera, diri diri gömülüyormuş gibi hissediyordu. Parmakları cansızca boğazını ovuşturdu. Mürdüm rengi gözleri sıtmalanmış, göz bebekleri içindeki fer solmuştu. Kadın, bir anda bastıran zemheriye yakalanmış gibiydi; yaşlı kabuğundaki eskiden kalma izler sızlıyordu. Parmaklarına kenetlenen parmaklarla, şaşkın bakışları ellerine indi.

"Ne yapıyorsun, Mete?" diye mırıldandı.

Adam, kadını kendiyle birlikte içeriye çekti. Yüzünde halinden memnun bir gülümseme vardı. Onun elini tuttuğunda, yağmurun çarptığı toprak gibi hissediyordu kendini. Yükseliyor, havada salınıyor ve yeniden kendine karışıyordu. Bir bütün olamıyordu; hayır. Çünkü iki eksik bir tam etmezdi. Ama var oluyordu. Adam, kadın kapının önünde akmayan bir saat gibi hüzün verici durduğunda, kanattığı yerden kanamaya başlamıştı. Her zaman oturdukları masaya oturmadan evvel önce Sera'nın sandalyesini çekmiş, hemen yanı başına da kendisi oturmuştu. Sera adamın bıraktığı ellerini kucağına indirip, başını kaldırdı. Mekânın dört bir yanının camla çevrili olması tutuk soluklarının düzelmesine yardımcı oluyordu. Adamın, adamların, burayı neden sevdiğini anlamak basitti. Burası her ikisinin de Lupin'i olmuştu. Buranın sessizliği, buranın insanı mest eden manzarası, buranın yürek burkan güzelliği yalnız öyle iki adama yakışır ve bu kadar bütün dururdu.

"Özlemiş misin?"

"Bilmiyorum," diye yanıtladı adamı. "Karar veremiyorum."

Ateş Mete ılıyan bakışlarını kadına eğmişti. Sera'nın gözlerinde yavru bir kedi gibi kıvrılmış hüznü görebiliyordu. Uzanıp yüzüne dökülen tutamı kulağının arkasına sıkıştırdı. "Varlığını burada bir kez daha görmeyi," diye mırıldandı. "Ben çok özlemişim, Gece." Kadının yüzünde beliren o buruk gülümsemeye bin turna astı. Parmakları yüzünden çekilmeden rotasını kadının pürüzsüz yanağına kırdı ve avuç içleri özlemle buğulanıp kadının sıcacık tenini buldu. Sera, adamın dokunuşuyla çırılçıplak kalmıştı. Yalnız göğsündeki o eski yarayı giyiniyordu. Yalnız o, adamın elleri altında azap çekiyor, geçmişin her biri bıçak darbelerini andıran anılarını unutmuyor, unutmadıkça da daha güçlü yanıyordu. Yüzüne sakin bir gülüş yaymak için direnen kalbine bir nefeslik pay bırakarak adamın vurgunu olduğu gözlerine baktı.

"Geçmişte hiçbir şey olması gerektiği değildi," dedi duru bir sesle. Kelimeler yüreğinden sökülüyor, güçlükle duyulabilir bir hala bürünüyordu. "Her şey yaşandığı gibiydi, Mete." Adamın elinin altından nazikçe kayarak uzaklaştı. "Bunu bilmek..."

"Bu kez," diye lafını böldü kadının. Havada asılı kalan elini indirmesine rağmen kadından uzaklaşmadı. Onun uzaklaşması, Ay'ın Güneş'i geride bırakıp gitmesini andırırdı ancak. "Her şey olması gerektiği gibi olacak ve yaşanacak, menekşe."

MeftunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin