Gece Yarısı Aramaları

4.8K 388 25
                                    

Bunca zaman ertelememe rağmen Pelin ile olan ortak bölümümüz bitti. Ondan ayrı bölüm yazmayı bu kadar yadsımamın bir anlamı var mı bilmiyorum. Bölümümüzü son kez ona ve Kördüğüm'e ithaf ediyorum.

Bir de iyileştim ben. Yalnız kuru öksürük kaldı. Benim için endişelenmeyin daha fazla. Her birinize teşekkür ederim. Güzel dilekleriniz ve kalpleriniz için. Sevgilerimle.

Gece Yarısı Aramaları

"Sorunlarım olmadığında da aramayı tercih ederim," dedi ve utangaç bir tavırla omuz silkti. "Benden sıkılabilirsiniz."

"Sıkılacağımı sanmıyorum," diye yanıtladı Sera. "Aksine mutlu olurum, Gülşah."

Gülşah sevimli bir tebessümle omuz silkti. Kızın sakin tabiatına taban tabana zıt bir kırgınlık gözlerinde belirip yitti. Böyle bir bakışa yakışan, böyle bir gülüşü yalnız Sera gibileri bilirdi. Kız kuruyan dudakları arasından "Ben de," dedi sadece. Sera, Gülşah'ı hayatına değen ve bir delik açıp geçen bütün herkesten biriymişçesine sevdi. Mai, Aslan Nedim, Robin, Aras, Doğu... Ateş Mete. Kızı sırf sol yanındaki yaranın bir ismi var diye bağışladı, tekrar sevdi.

Dalgınca "Yemeklerimiz bittiğine göre," diye mırıldandı. Gözlerinde insanın içini burkan bir hüzün belirdi. Dağılan düşüncelerini toplamak istercesine hafifçe başını iki yana sallayıp, yüzüne geniş, oldukça geniş bir gülümseme yaydı. Muzipçe kaşlarını havalandırırken "Mete, bize tatlı ısmarlayabilir," diye ekledi. Aslan Nedim'e göz kırptı. "Pollini'nin hatırına." Ateş Mete homurdanarak, kadına dönmüştü. Hatırlatmasa, plağıyla vedalaşmak daha kolay olabilirdi. Yine de yüzünde yeşeren ve insana umut aşılayan o çocuksu heves için; onu bunca yakınında bir daha görebilmek için vazgeçmeyeceği hiçbir şey yoktu. Bir kez daha böyle gülümsese, yeryüzünü dahi sırtlanıp Atlas olmaya mahkûm edilmeye meyyal olurdu. Burada, yanında oturmasını dilediği günlerin ağrıyan yaralarından sonra Ateş Mete, Pollini'yi gömüldüğü topraktan söküp çıkarmaya razı gelirdi. Aslan, kadının söylediklerini duyduğunda yüzündeki muzip gülümsemeyle Mete'ye döndü. Anlaşılan buradaki mesele tatlı değildi. Ateş Mete, Sera için restorandaki tüm tatlıları masaya getirtebilirdi. Mesele, Pollini'ydi. Kaşları soru sorarcasına çatılırken "Ateş?" dedi yaramaz bir sesle.

"Pollinine ne oldu?"

Adam, Nedim'den yana bakarken kaşlarını çatmış, hakisinde gümüşler ovulası gözleri kısılmıştı. "Gece'ye verdiğim sözlerden bahsetmiştim ya," dedi huysuzca. Önemsiz bir şey gibi geçiştirmeye çalıştı. İşe yaramayacağını dostunun doğrudan gözlerine dikilen gözlerinden anlayabiliyordu. Nedim dünyada duymak istediği tek şey buymuşçasına bekliyordu. "Pollini de o sözlerin kurbanı oldu."

Adam etkilenmiş gibi kaşlarını kaldırıp, geriye yaslandı. Keyfi zaten yerindeydi ya, iyice yerine gelmişti. "Bu kadar değerli olduğumu bilmiyordum." Sera'ya gülerek göz kırptı. Açık yaraya parmak basıyor, yetmiyor bir de üzerine tuz döküyordu.

Ateş Mete gülümserken "Değerini inkâr edemem," dedi. Parmakları kravatını boydan boya düzeltirken yüzüne yaramaz bir bakış yerleşmişti. "Ama plağımı senin uğruna kaybetmedim."

Adam bozulmuş gibi yaparken, çocukça bir kibirle omuz silkti: "Karizmamı zedeliyorsun."

Sera, Mete'ye bakarken dudaklarında insanı kıskandıran bir gülümseme peyda olmuştu. Güzeldi, yorgundu ama adamın söyledikleri ona iyi geliyordu. Sevildiğini bilmek, Ateş Mete'nin en sevdiği bir başka şeyden kendisi uğruna vazgeçebilecek kadar sınırlarını yıkması, her şeyin sonunda, bütün yaşanan kötü şeylerin sonunda göğsünde kalan yıkıntıya tuğlalar ekliyor ve içinde yeni bir şeyler var ediyordu. "Pollinimin," diyerek adama döndü. "Karizmanı zedelemesine mi şaşırdın, Aslan Nedim?" Muzipçe göz kırptı. "Oysa onun değerini en iyi senin bildiğini sanıyordum."

MeftunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin