Bugün bir değişiklik yapıp bölümü beni hiç aksatmadan okuduğunu bildiğim birine ithaf etmek istiyorum: gldnyldz. Bir şekilde okuduğunu gösterdiğin için teşekkür ederim. :)
Bugün
Kadın "Merhaba, Mai," diyerek ofise girmeye yeltenen çocuğa ters bir bakış attı.
"Girip giremeyeceğini sorduğunu duyamadım, Robin," dedi elindeki kalemin kapağını kapatırken.
"Artık onun asistanıyım."
"Ve?"
Ali gözlerini devirerek kadına baktı. Sanırım Mai kimsenin bu kapıdan onun izni olmadan geçemeyeceğini söylediğinde gerçekten hiç kimsenin geçemeyeceğini kastetmişti. Asistanının bile. Elindeki dosyayı kadının masasına bırakıp yenilmişlikle omuzlarını düşürdü.
"Gerçekten de taş kalplisin, değil mi?"
"Biraz," dedi Mai genişçe gülümserken. "Ama içeriye girmene izin vermediğim için bana dua etmelisin."
"Neden?"
Dosyayı kendisine doğru çekip sağ tarafındaki yığına ilgisizce bıraktı: "Bugün gününde değil."
"Sera'yı tebrik etmek istiyordum."
"Onun için de doğru bir gün değil."
"Pekâlâ," dedi Ali kollarını göğsünde tokuşturup kadına ters bir bakış atarak. "Bana doğru bir günün nasıl olması gerektiğini anlatır mısın?"
Mai gözlerini devirerek çocuğa döndü. Tek kaşı sakince yukarı kalktı. Dirseğini masaya dayadı. "Doğru gün geldiğinde," dedi tek düze bir sesle. "Sana söylerim." Saçlarını geriye ittirerek yeniden yaptığı işe döndü. "Artık gidebilirsin."
"Ama..."
"Görüşürüz," dedi kadın el sallarken.
Mecburen homurdanarak gerisin geriye dönmüştü. Sabahtan bu yana o tek dosyayı bitirebilmek için deli gibi çalışmış, rapor yazmayı öğrenmek için cebindeki son 100 lirayı deneyimli asistanlardan birine kaptırmıştı. Mutfaktan kendine kahve alıp aşağı kata inmek için ayrılacakken birkaç metre ötesinden kızın sessizce "Sera kapıyı çarpıp çıkmış," dediğini duydu.
"Tartışmışlar mı?"
"Kimse onları tartışırken görmemiş ama şey, tahmin edersin ki ikisinin de suratı beş karışmış."
"Onların gülümsediğini gören var mı Allah aşkına?"
Kız "Sera'yı," dedi sessini daha da kısarken. "Hiç bu kadar öfkeli görmemiştim."
Ali konuşmanın devamını dinlemeden mutfaktan çıktı. Anlaşılan Mai'ye gerçekten de dua etmeliydi. Sera gülümserken bile insanı tedirgin edebiliyordu değil ki adam kadının sinirli bir anını tasavvur dahi edemiyordu. Aşağı kata indiğinde de birkaç kişinin kendi arasında sessizce konuştuklarına şahit oldu. Bunun şu meşhur kapı çarpma olayıyla ilgili olduğunu tahmin etti. Sera ile büyük patronun arasında geçen her ne ise bunun ilk kez yaşanmadığı aşikârdı. Onların aynı koridoru adımladıkları günlerde dahi Sera'nın yanına uğramamayı aklının bir köşesine not etti. Dosyanın kapağını aralayıp hala fısıldanan kalabalığa baktı. Bu olay şirket dedikoduları listesinin zirvesine oturmuştu anlaşılan. Kapıdan giren adama takıldı gözleri. Fazlasıyla sert ve ruhsuz görünüyordu. Kaşları çatıktı.
"Herkes yerine geçsin," dedi sertçe. İki saniye sonra herkes masalarındaydı. Adam kucağındaki dosyaları asistanların önüne fırlatırken konuşmaya başladı: "Şirket dedikodularıyla ilgilenmek yerine dosyalarınla ilgilenseydin belki hala o masada oturmazdın Altan. Ne dersin?" Çocuk kekeleyerek bir şey demeye yeltenmişti ki dinlemeyerek başka bir masaya yöneldi. "Beş yaşındaki oğlum bundan daha iyi bir rapor hazırlardı, Yasemin." Kız başını eğip sustu. Anlaşılan bu adam önemli biriydi ve Aylin kendisine ondan bahsetmemişti. Bunu bilerek yaptığından, nedense, fazlasıyla emindi. Merakla adamı izlemeye devam etti. "Bu muhteşem celbi panoya asmalıyım belki de, sonuçta bu kadar çok imla hatası yapmak da bir marifet, Ozan." Kucağındaki son dosyayı da iki sıra çaprazındaki kızın masasına fırlattı. "Ve Naz," dedi homurdanırcasına. "Oje lekelerini dosyalarımdan uzak tut!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meftun
Romansaİki eksik bir tam etmez meftun. Yine de gel sol yanını sağ yanıma bastır. Denemezsen yaşamanın ne anlamı var? Benim yaram senin yaranı yenemez. Ama yaralı yarasından tanır bir diğerini. Ben seni tanıdım meftun. Gel kanadığım yerden öp beni! Yaram de...