5 yıl önce
Kadın tedirgince saatini bir kez daha kontrol ederken kalabalığa da aceleci bir bakış atmayı ihmal etmemişti. Doğrusu patronu hakkında, kendi kendini düzeltti, geçici patronu hakkında ona söylenen tek şey fazlasıyla dakik olduğuydu. Eğer bu doğruysa kadının çoktan burada olması gerekmez miydi? Rahatsızca yerinde kıpırdandı ve saniyeleri saymaya devam etti: 57, 58, 59... Bir saniye sonra asansörün kapısı açıldı ve katın başında üzerinde şık lacivert bir elbiseyle genç bir kadın belirdi. Onu daha önce hiç görmemiş olmasına rağmen gelenin o olduğundan bir şekilde emindi. Kadın yarım saatten uzun bir süredir onu bekleyenleri göz ucuyla süzüp ona doğru yürüdü. Yüzünden açıkça bütün bu insanların burada olmasından duyduğu memnuniyetsizlik okunabiliyordu. Menekşe rengi gözleri kısılmış ve koyulaşmış, kaşları hafifçe çatılmıştı. Karşısındaki insanın içini görebildiğine yemin edebileceği bakışlarını ona dikip "Niye buradalar?" diye sordu. Sesi, saatin henüz sabahın sekizi olduğu gerçeği göz önüne alındığında, olması gerekenden daha aksiydi.
"Güz emekli olduğu için yerine yeni birini bulmanız..."
"Emekli olmasına izin verdiği için ondan nefret ediyorum."
"Şey bu..."
"Kim olduğunu hatırlatmana gerek yok."
Başını çevirip onunla görüşmek için bekleyenlerin tek tek yüzlerine baktı bir kez daha. Giyinmesini bilmeyen, parlak renkleri seven ya da sadece heyecanla ona bakan bu insanlarla çalışmak istemiyordu. Güz'ün sade şıklığını, sivri dilini ve keskin zekasıyla ışıldayan kahverengi gözlerini özlediğini istemese de kabul etti. Güz'ü emekli etmek zorundaydı sanki o kendini bilmez! Bunu onu kızdırmak için yaptığını bilmiyordu sanki. Sakinliğini korumak için derin bir nefes alıp verdi.
"Hepsini geri gönder."
"Ama..."
Onu tek bir aksi bakışıyla susturdu. Tartışmak için saat henüz çok erkendi. Masada oturan kadını şöyle bir süzdü. Genç kadın hafif bir makyaj yapmış, koyu mavi, şık ve kararında bir kalem elbise giymişti. En azından giyinmesini biliyordu -ki bu da bir şeydi. Kadının devam etmesine fırsat vermeden içeriye geçip masasına yerleşti. Onun, kalabalığı nasıl dağıttığıyla ilgilenmemişti. Yarım saat sonra ortalık tamamen sessizleştiğinde "Hey," diye seslendi. Genç sekreterin hayretle irileşmiş kocaman gözleriyle ofisine girdiğini fark ettiğinde nazikçe gülümsedi. "Bana şekersiz bir kahve getir lütfen. Kendine de bir tane getirsen iyi olacak."
Kadın sessizce "Peki," diye mırıldandı. Topuklarının üzerinde geri dönüp mutfağa doğru ilerlerken geçici patronunun garip bir kadın olduğunu düşünüyordu. En azından diğerleri gibi def edilmedim. Kahvelerle ofise geri döndüğünde Sera taktığı okuma gözlüğü çıkartıp sol yanına bıraktı. Sekreterin onun solak olduğunu anladığı an buydu. Kadının menekşe rengi bakışları sonunda kendisini buldu. Az evvelki kadar aksi görünmüyordu. Elini uzatırken ciddiyetle "Sera Levi," dedi. Gözleri hafifçe kısıldı ve ardından da gördüğü şeyi beğenerek nazikçe omuz silkti. "Yeni patronunum."
"E-efendim?"
"O aptallardan daha işe yarar biri olduğun kesin."
"Ama hiçbiriyle konuşmadı-"
"Sabit bir işin mi var bu şirkette?"
"Şey..."
"Ben de öyle düşünmüştüm." Arkasına yaslanıp kadının tuttuğu tepsiden kahvesini aldı. "Benimle çalışmak istemiyorsan elimi havada bırakmaya devam edebilirsin tabii."
Sekreter telaşla kadının hala havada duran ele doğru atıldı. Elini sıkmazsa ölecekmiş hastalığına yakalanmış gibiydi. Fazla sert sıkmış olacaktı ki genç kadının kaşları alnına doğru havalandı. Tedirgince elini çekerken, "Öykü Mai ARUZHAN," diye mırıldandı. "Sanırım yeni sekreterinizim."
Karakterlerimizle tanışmanız için kısa kısa bölümler ekliyorum.
Sevgilerimle,
Cansu U. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meftun
Romanceİki eksik bir tam etmez meftun. Yine de gel sol yanını sağ yanıma bastır. Denemezsen yaşamanın ne anlamı var? Benim yaram senin yaranı yenemez. Ama yaralı yarasından tanır bir diğerini. Ben seni tanıdım meftun. Gel kanadığım yerden öp beni! Yaram de...