Gece, Menekşe ve Güz

9.8K 677 47
                                    

Sera hakkında her şey

"Güzel bir yemek ısmarlarım?"

"Hayır."

"Bu çok kesin bir 'hayır' olmadı mı?"

Kadın bezgince gözlerini devirdi. Saatlerdir başında dolanan adama ters bir bakış atarken en sonunda istemeye istemeye adamdan kurtulamayacağını kabul etmek zorunda kaldı. Peşinde dolandığı yetmiyormuş gibi sürekli yeni bir öneriyle geliyordu. Çaresizce başını sallarken pazarlığa oturdu.

"Sadece bir saat," dedi aksi bir sesle. "Ayrıca bir şişe de Pinot istiyorum."

"Yeter ki gel."

"Ve günün geri kalanında konuşmayacaksın."

"Konuşmayacağım."

"Pekâlâ." Derin bir nefes alıp adam ters bir bakış attı: "Saat 7'de görüşürüz o zaman."

Ali yerine geçerken yüzünde muzır bir gülüş belirdi. Sabahtan beri Aylin'i Sera hakkında bildiklerini ona anlatması için ikna etmeye çalışıyordu. Kadın o kadar inatçıydı ki... Ona Mai'ye aldığı çöreklerden almış, en sevdiği kahveden getirmiş, portakallı çikolata vermiş olmasına rağmen tutumundan taviz vermemişti. En sonunda adam bezdirme taktiğini uygulamaya karar vermiş, neredeyse bir saat başında durmadan konuşmuş, pazarlık yapmış ve kazanmıştı.

Saat beşe kadar başını kaldırmadan ve verdiği sözü tutup hiç konuşmayarak zaman geçirdi. Kalabalık ofis boşalıp da tek başına kaldığında sessizliğin verdiği huzurla geriye yaslanıp bir süre boş ofisi izledi. Kalabalığı seven biri asla olmamıştı. Üstelik bu kadar gürültüyü kaldırmak kolay değildi. Önüne yığılmış dosyalara bakarken Sera'nın ne demek istediğini şimdi daha net anladığını düşündü. Bu dosyaların her biri aylar sonrasına aitti. Aceleci davrandığı ve basit bir rapor yazma işi diye geçiştirdiği davayı kazdıkça her şey daha da karışmıştı. Aras ÖZTÜRK davasındaki hiyerarşiyi oluşturmak bile haftalar alabilirdi. Aldığı notlar şimdiden onlarca sayfaya ulaşmıştı. Saçlarını karıştırıp saatine göz attı. Altı buçuğa geliyordu. Aylin çıkmadan evvel buluşacakları restoranın adresini mesaj atacağını söylemişti. Telefonunu çıkarıp mesajları kontrol etti. Beklediği mesajı bulduğundaysa doğrulup kıvırdığı kollarını düzeltti. Kol düğmelerini manşetlerine takıp ceketini giydikten sonra son olarak da gevşettiği kravatını sıktı. Olduğu yerde yaylanıp darmadağınık görünen masasına baktı. Yemekten sonra buraya geri dönmesi gerekecek gibiydi. Ama önce eve geçip temiz bir takım elbise alacak ve kesinlikle sıcak bir duş yapacaktı.

Restorana ulaştığında Aylin çoktan gelmiş, cam kenarındaki hoş masalardan birine kurulmuştu. Dalgalı sarı saçları, masmavi gözleri, belli belirsiz çilleri ile kristal bir biblo kadar güzeldi. Derin bir nefes alıp kadına doğru ilerledi. Kırılgan bir gelincik gibi duruyordu. Rüzgârla baş edebilir ama dokunsan bütün yaprakları dökülebilirdi. Bakışları kendine çarptığında: "Sonunda gelebildin, Robin," dedi kadın gamzesini ortaya seren mahrem bir gülüşle. İnsan bunca güzel olmamalıydı.

"Beklettiysem özür dilerim."

Kadın başını iki yana salladı ve: "Çok fazla özür diliyorsun," dedi sevimli bir omuz silkişle. Karşısındaki sandalyeyi işaret etti. Bir süre basit şeylerden ve geçen gün gelip de adamın kucağına dosyaları yığan şu muhteşem adamın kim olduğundan bahsettiler. Bir şeyler sipariş ettikten sonra Ali söz verdiği Pinot'yu istedi.

"Sor hadi," dedi Aylin bardağına doldurulan şaraptan küçük bir yudum alıp.

"Sera mezun olalı 10 yıl olmuş neden 8 yıldır çalışıyor?"

MeftunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin