14 yıl önce
Sera sarı bavulunu peşinden sürüklerken bir yandan da gişeleri kontrol ediyordu. Geç kalması yetmez gibi bir de sağanak yüzünden sırılsıklam olmuştu. Homurdanarak yürürken sonunda gişesini bulmanın verdiği mutlulukla gülümsedi. En azından hala uçağa yetişebilirdi, öyle değil mi? Ayağında kırmızı bez sporları, üstünde krem rengi trençkotu vardı. Koyu kahve saçları yağmurdan dolayı ıslanmış, kurumaya başladıkça da kabarmıştı. Sefil durduğunu önemsemeyerek VIP'ye doğru ilerledi. Yanından geçen adam sırasını almak istediğindeyse kaşlarını çattı.
"Sırada ben varım," dedi aksi bir sesle.
"Sanırım yukarıdaki VIP yazısını görmediniz, küçük hanım."
"Çok biliyorsunuz." Adam tek kaşını öldürücü bir sakinlikle havaya kaldırdı. Korkutucu göründüğünü kabul etmeliydi genç kız ama bu o an için bir şey ifade etmemişti. "Şimdi izin verirseniz benim sıram."
"Berbat görünüyorsunuz," dedi adam kıza yol verirken.
"İltifatınız için teşekkür ederim."
"Bu pejmürde görünüşünüzün sizde alışkanlık yaptığını düşünüyorum."
Kız biletini ve bavulunu görevliye uzattıktan sonra yeniden adama döndü. Dikkatle baktığında adamın, birkaç hafta evvelki partide kendisine ceketini veren kişi olduğunu fark etti. Omuz silkerek küçük burnunu havaya kaldırdı.
"Ben de aynı şeyi kabalığınız hakkında düşünüyorum," dedi aksi bir sesle. "Bu kadar istikrarlı bir şekilde kaba olmak kolay olmasa gerek."
Adam tam bir şey diyecekti ki görevlinin "Buyurun Sera Hanım," diyen sesiyle duraksadı. "İyi uçuşlar dilerim." Kız kendisine şu ana kadar göstermediği sevecen bir gülüşle kadına teşekkür edip yanından geçti. Gülümseyerek kızın arkasından bakarken kadının kendine seslenmesiyle elindeki bileti ve bavulu ona doğru uzattı.
"Buyurun, Ateş Bey. İyi uçuşlar dilerim."
"Teşekkür ederim."
Uçağa kapıları kapanmadan az evvel yetişebilmişti. Kendisine yerine kadar eşlik eden hostese teşekkür ederek koltuğuna yerleşti. Emniyet kemerini takıp başını geriye yasladı. Uçak alçalana kadar birkaç finans dergisi karıştırdı. Yolculuk çok uzun sürmediği için şanslıydı. Uçağın tekerleri yumuşak bir şekilde zemine değdiğinde kulağındaki kulaklığı çıkarttı. Uçaktan inip bavulunu aldıktan sonra kendisini bekleyen arabayı bulmak için çıkışa doğru ilerledi. Suratı soğuktan kızarmış şoförün elinde tuttuğu Mr. BENDER yazısını gördüğünde o tarafa yöneldi. "Taksi," diyen tanıdık sesle olduğu yerde durdu. Küçük belası birkaç adım ötede taksi çevirmeye çalışıyordu. Kuruyan saçları kabarmıştı. Sabahki halinden daha sevimli görünüyordu.
"Küçük hanım," dedi Sera'ya doğru ilerleyerek.
"Yine mi siz?" Kız bezgince gözlerini devirdi. "Biliyorum, berbat görünüyorum. Şimdi izninizle taksi çevirmeye çalışıyorum. Yoksa taksimi de mi çalacaksınız?"
"Kibarlık edip sizi gideceğiniz yere kadar bırakmayı teklif edecektim ama..." Adam rahatça omuz silkip arabasına doğru döndü. "Sanırım bu kalabalıkta taksi bekleyerek zamanınızı öldürmenizden daha çok keyif alacağım."
"Burada donarak öleceğimi bilsem dahi sizin arabanıza binmezdim."
"İyi günler!"
Sera kollarını göğsüne tokuşturup huysuzca siyah limuzine binip uzaklaşan adamın arkasından baktı. Hiç bilmediği bir ülkede, kendi dilini konuşan bir adamı ve onun limuzinine binme teklifini reddettiğine göre, kendine salak demekte bir beis görmedi. Ancak yarım saat sonra boş bir taksi bulabildiğinde kendi ismine ilave ettiği sıfatlar giderek artmıştı. İngiltere'ye indikten iki buçuk saat sonra ancak yurdunun kapısından içeri girebildi. Yorgunca kendini yatağına bıraktı. Eşyalarını yerleştirmeye hali kalmamıştı. Oda arkadaşının fazla geveze bir kız olmaması için dua etti. Dualarının kabul edilmediğini bir saat sonra yeni oda arkadaşıyla tanıştığında anlayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meftun
Romanceİki eksik bir tam etmez meftun. Yine de gel sol yanını sağ yanıma bastır. Denemezsen yaşamanın ne anlamı var? Benim yaram senin yaranı yenemez. Ama yaralı yarasından tanır bir diğerini. Ben seni tanıdım meftun. Gel kanadığım yerden öp beni! Yaram de...