8 | AŞK ÇİÇEĞİ - T e m a ş a

94 9 5
                                    

Selam! Ben geldim. Hoş geldim.

Güzel okumalar. 💙

 💙

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

💧

Hayatımın belki en sessiz noktasıydı şu an bulunduğum zaman dilimi. Zamanın kapısından geçip zamanı durdurmak istediğim andı şu an. Tarifi mümkün olmayan, çıkış yolu görünmeyen bir andı. Gelecek zaman ile geçmiş zaman arasındaki şimdiki zamandı, bir köprüydü her şeye uzanan. Anlamadığım, anlamlandıramadığım ve belki anlatamayacağımdı. Sonsuzluk gibiydi ama sonu vardı, farkındaydım. Belki ilk defa sonunun olmasını istemiyordum. Kapılmştım çoktan sonsuzluk büyüsüne, gitmek istemiyordum. Kalmak istiyordum burada, bu anda. Bitmesin istiyordum. Ben bazı şeyleri çok istiyordum. Olmaması gereken şeyleri...

Sözlerin sustuğu; kalbin aynası gözlerin, hislere dokunan bakışların konuştuğu bu diyara ilk defa rast gelen ben virgülle sıraladığım, noktalarla bitirdiğim isteklerimin arkasına üç nokta koymak durumundaydım çünkü şu içinde bulunduğum vaktin bir hesabı vardı. O üç nokta bana bu ânın olmaması gerektiğini anlatıyordu ama ben ardı ardına sıralanan üç noktacığın sözünü dinlemiyordum. Dinlemem gerekiyordu, her şeyden önce duymam gerekiyordu ama duyamıyordum. Sağır olmuştum ve kulaklarım ancak bu ânın etkisinden çıkınca benimle kaldığımız yola devam edebileceklerdi. Peki ben nasıl çıkacaktım bu sihirli zamandan? Çıkmam için kulaklarımın duyması, gözlerimin gerçeği görmesi gerekiyordu ama olmuyordu.

Bir çift kahverengi göz beni bu vahim duruma nasıl düşürmüştü? Toprağı anımsatan bu gözler bana bilmediğim, hiç koklamadığım bir çiçeği anlatıyordu sanki. Çiçeğin toprağı o kahverengi hareler gibiydi, peki ya o çiçeğe suyunu kim vermişti? Bir yağmur damlası yeter miydi? Zannetmiyordum. Bulutların ağlaması gerekti önce yağmur damlalarının oluşması için. Damlalar birleşince de yağmur suyu oluşurdu. İşte o suydu bu nahif, letafet dolu çiçeğin büyümesine vesile olan. Toprakta yetişen, suyla büyüyen bir çiçeği anlattı kahverengi hareler ve yağmur damlası çiçeğin yaprağına düştü.

"Hu hu, Yağmur."

Tuğba'nın seslenmesiyle girdiğim fısıltılar ormanından elimde toprak kokulu bir çiçekle çıktım. Bu ormanın gizi, kahverengi toprak örtüsüyle örtülmüştü, çözmeye ne hacet? Bulmaya lüzum yok, yağmurun meltemi esiyor her yanda. İstese bulur, anlar onu. İstemek lazım, saklanmak olmaz kayıp ormanın dört köşesine. Gerçek gizin en kayıp olan yerinde bulunmaz. Aramak gerek onu, kaybetmemen gerek elinden.

Hani çıkmıştım o ormandan, o gizli bahçeden? Çıkmıştım evet ama ruhum orada kalmıştı düşüncelerimle beraber. "Şşt! Kime diyorum, alo?"

Gözlerimi ondan çekip Tuğba'ya baktım. "Ne?" dedim anlamayarak.

"Ohoo sabahtan beri sesleniyorum ama duyan yok ki." diye homurdandığında verebildiğim tek cevap "Duymamışım." oldu.

YAĞMUR SUYU VE TOPRAK KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin