Güzel okumalar.
💧
Her güzel giden şeyin bir sonu var anlamasan da.
Vakit azdan az, çoktan çok.
Görememen gerçeği değiştirmiyor.
Gerçek oldu mu tükenirsin durduğun yerde.
Yalanlar sürdüğünde su gibi akar da fark etmezsin.
Her gizde başka bir sır var canını yaksa da.
Tik tak, tik tak...
Saatin her işleyişi sonu getiriyor sana.
Çıkmaz sonun başında duruyorsun gözün kapalı.
Bir düşün bakalım sen nereye kadar varsın?
Nereye kadar vardın?
Düşünmen için zamanın dar.
Hızlı ol, kaçırma yanıtları.
Bulamadığın soruların cevabını çözebilir misin?
Ya da o soruları sorabilir misin kendine?
Okuyorsun şu an bunu korkuyla değil mi?
Bak bir soru daha, ama bu sefer bendendi.
Kendine sor "Sonum ne benim?" diye.
Bulamadığında yanında olacağım.
Veyahut bulduğunda.
Sen bilirsin.
Bu bir uyarıydı sadece.Ayrıca bulunduğun kafe güzelmiş. Ne yapsam ziyarete mi gelsem?
Okuduklarım karşısında o kadar savunmasız ve güçsüzdüm ki nefes bile alamıyordum. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu ve boğulacakmış gibi hissediyordum.
Bir elimle duvara tutunmasam bedenim bu yazılanları kabul etmeyip yere yıkılacaktı sanki. Parçalarca kırılan kalbim bilinmez soruların ağırlığında eziliyordu ve korku her yerime nüfuz ediyordu. Olduğum yerden kımıldayamıyordum. Sanki ayaklarım yere bağlanmıştı, çözemiyordum. Birkaç adım atsam lavabodan çıkacaktım ama bunu yapamamak daha da mahvediyordu beni.
Şansıma lavaboda kimse yoktu ve kimse gelmiyordu, yardım isteyeceğim hiç kimse yoktu. Sanırım tüm şanssızlığımı alıp da gelmiştim buraya. Titreyen elimle tuttuğum telefonumdan zor bela Tuğba'yı arayarak yanıma gelmesini söyledim. Sesim nasıl bir durumda olduğumu ele veriyordu, Tuğba'nın telefondaki endişeli sesi de bunun kanıtıydı. Telefonu kapatıp yanıma geldiğinde "Yağmur ne oldu? Ne bu halin?" dedi.
Destek aldığım duvardan sıyrılarak ona sarıldım.
"Az önce bir mesaj geldi." dedim sesim titreye titreye. "Gizli numaradan atmış ama kim olduğu o kadar belli ki." dedim ve ağlamaya başladım. Korkudan ağlamayı unutmuş bir raddeye gelmiştim. Az önce hissettiklerimin acısını şimdi ağlayarak çıkartıyordum. Tuğba kollarını bana sardı ve "Şşt, sakin ol kuzum. Hiçbir şey yapamaz o herif sana." dedi sakince.
"Ya yaparsa?" diye sordum korkuyla.
"Yapamaz çünkü biz yanındayız." diye cevapladı beni kendinden emin sesiyle. "Yapsa bile onu tekrardan içeri tıkarız. Kemal amca ona bunun bedelini ödetir zaten."
"Yine de çok korkuyorum."
"Bak bakayım gözlerime." dedi ve kollarını benden ayırdı. Ela gözlerine baktığımda güven verici bakışıyla karşılaştım. "Hiçbir şey olmayacak. Bugünleri atlatacağız ve sen kendini yıprattığınla kalacaksın. Ne zamandan beri kendini yıpratıyorsun zaten. Yapma bunu, güzel canına yazık."
"Elimde değil ama."
"Aması maması yok." diye karşı çıktı başını iki yana sallayarak. "Senden kıymetlisi var mı hiç? Hem Toprak senin bu halini görse üzülmez mi?"
"Üzülür mü?" diye sordum. Onun üzülmesini asla istemezdim.
"Üzülür tabi, seni ne kadar güzel seviyor duymadın mı?" dediğinde aklıma dediği sözler geldi ve dudaklarıma hüzünlü bir tebessüm yerleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMUR SUYU VE TOPRAK KOKUSU
Tajemnica / ThrillerÖlümdü bulutları ağlatan. İntikamdı, hırstı yağmuru yağdıran. Acıydı yağmur suyunun toprağı ıslatması. Ve aşktı toprak kokusunun etrafa yayılması... Toprak'a yağan Yağmur onun kalbinde bir emare bırakmıştı. Yağmur Toprak'a düşmüş, Toprak Yağmur'la...