Bugün iftara kızlar ve Toprak'ın tayfa gelecekti. Ha bir de Metin amca. Metin amcanın bizim üstümüzde emeği büyüktü. Toprak'ın ve benim çok birikimimiz olmadığı için evi kurmamızda o ve babam yardımcı olmuştu.
Toprak'ın kırtasiyede çalıştığı para bizi sadece aylık olarak idare ederdi. Ki ayı bile zor karşılayacak gibi duruyordu ama babam bize para yollayacaktı tıpkı kızlarla bize yolladığı gibi.
Toprak ilk başta bunu kabul etmemişti ama babam onu ikna etmişti. Şey demişti hatta: "İkiniz de öğrenci olmasanız istememen normal ama öğrencisiniz. Bu yaptığımdan çekinme ve yetersizlik hissine kapılma oğlum. Sen benim oğlumsun ve ben oğluma para gönderiyorum tamam mı?"
Babamın bu dediğiyle Toprak ikna olmuştu. Bu hafta Poyraz abi tarafından izinliydi, pazartesi işe başlayacaktı. O hem okuyup hem çalışırken ben de çalışmak istiyordum ama babam asla bunun mümkün olmadığını söylemişti. Hatta gerekirse Toprak da işini bırakacaktı başımızdaki saçma sapan olaylar yüzünden.
"Yağmur ben etrafı topladım. Yapacağım başka bir şey var mı?"
Toprak'ın sorusuyla soyduğum patateslerin arasından çıkıp ona döndüm. "Oturma odasını ve burayı süpürür müsün?"
"Süpürürüm. Yeter ki sen iste." deyip göz kırptı. O kadar güzel göz kırpıyordu ki düşmezsem, bir yerlere yığılmazsam hayatımda bir şeyler eksilirdi. Bu yüzdendi ki yine felaket şekilde düşmüştüm Allah Allah.
Ya aslında ben bence biraz da düşmeye yer arıyorum. Hiç yok deme Yağmur, öyle yani. Şimdi Toprak fevkalade yakışıklı, harikulede karizma, mükemmel bir insan olduğu için ve pek tabi kocam olduğu için ona ayrı düşüyorum. İnkar edemem, aynen. Ama bence düşecek de yer arıyorum. Yani bir insan neden bir insanın bir hareketine bile düşerdi ki zaten? Tabi konu ben olunca düşerim. Ama neyse konumuz bu değil. Sahi konumuz ne bizim saygıdeğer kendim?
Kendimle olan saçma sapan muhabbettimi ortadan ikiye keserek pateteslere odaklandım. Cidden güzel patateslerdi ha. Tamam, bir kendi kendime konuşma muhabbetti daha açmadan işime odaklanıyorum.
Patatesleri düzgünce soyduktan sonra yan yan dilimledim ve haşlanması için kaynamış suya atıp tencerinin ağzını kapattım.
Akşama ezogelin çorbası yapmıştım ve patates püreli köfte ile pilav yapacaktım. Yanına da salata tabi ki. Tatlı olarak bisküvili ve muzlu muhallebi yapmıştık Toprak'la beraber. Dolapta akşam yenilecek olmasını bekliyordu.
Patateslerin haşlanmasını mutfakta beklemek yerine ikindi namazını kılıp, Kuran okuyarak geçirmeye karar verdim.
Abdestimi alıp oturma odasını süpürmüş, mutfağı süpüren Toprak' ın yanına gittim. Beni fark etsin diye süpürgenin açma kapama düğmesine ayağımla bastım.
Süpürge sesi kesildiğinde arkasını döndü. "Niye kapattın?" diye sordu anlam veremeyerek.
"Süpürdükten sonra namaz kılalım. Ben abdestimi aldım."
"Az kaldı güzelim. Şurayı da süpüreyim, geliyorum."
"Kolay gelsin." dedim gülümseyerek.
"Sağ ol." dedi ve süpürmeye devam etti. Ben ise oturma odasına geçerek seccadeleri yere serdim ve kitaplıktan onun kitaplarına baktım. Geneli tarihi ve dini kitaplardan oluşuyordu ama klasik kitaplar ve polisiye romanlar da vardı.
Elime polisiye bir kitabı aldım ve incelemeye başladım. Polisiye kitap okumayı sevmememe rağmen arka kapak yazısı dikkatimi çekmişti. Sanırım okuyacaktım.
"Geldim."
Sesini duymamla ona döndüm. "Dikkatini çekti sanırım." dedi elimdeki kitabı kastederken.
![](https://img.wattpad.com/cover/268898772-288-k218586.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMUR SUYU VE TOPRAK KOKUSU
Mistero / ThrillerÖlümdü bulutları ağlatan. İntikamdı, hırstı yağmuru yağdıran. Acıydı yağmur suyunun toprağı ıslatması. Ve aşktı toprak kokusunun etrafa yayılması... Toprak'a yağan Yağmur onun kalbinde bir emare bırakmıştı. Yağmur Toprak'a düşmüş, Toprak Yağmur'la...