Selamünaleyküm. Ben geldim.
Güzel okumalar.
Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.
💨
Karar merkezinin tam orta noktasında olan bir şoför sağ ya da sol taraftan gideceğine karar vermişken her şeyden habersiz olan yakınları sol taraftan gittiğini açıklayamayacak fakat sağ tarafı seçtiğini anlatmaya çalışacaktı. Bu kişi kendisinin kararı olduğunu söylese de yakınları fazlasıyla diretecekti ve kızacaktı. Yine de her riski göze alan şoför yakınlarına da bunu açıklayacaktı. Yakınlarını bir kenarda merakta bırakacak olması canını sıksa da bunu yapmaya mecburdu.
Bazen zorunluluklar bizi hiç istemediğimiz bir yere götürebilir. Aslına bakarsak şoförün sol yolu seçmesi pek de bir zorunluluk değildi. Yapmayabilir ve yol ayrımından yakınlarına dönebilirdi. Yapmadı, yapamadı. Sol taraftaki yolda kendine göre belli bir çıkış kapısı gördü ama çıkışa ulaşacağını bile bilmiyordu. Belki de orada bir çıkış yoktu, ona öyle denilmişti. Her şeye değer miydi? Değmesini umuyordu.
Kendimi şoför olarak görüşüm tamamen bulunduğum duruma uygundu. Örnekler veya benzetmeler insanın hayatında bir yere sahiptir. Durumlar fiilleri meydana getirir. Oldurmak olmaya bağlı kalır. Benzetmeler ise olanı durum olarak daha iyi anlatmaya yardımcı olur.
Her şeyi belli kural düzenine oturtsak da kader planından kaçamıyoruz. Eninde sonunda yaşanması gereken yaşanıyor. Hiç aklında olmayanlar gerçekleşiyor ve kaderden kaçılmıyor. Toprak'ın öldüğünde de bunu anlamıştım, önüme gelen bu fırsatta da. Hayat, planlandığı gibi değil kader planına göre işliyordu.
Fırsat vardı, imkân vardı ama yol tehlikeliydi. Bilinmez geleceğin bilinmesi için ise zamanın akması gerekiyordu. Kum saati çevrildi ve zaman aktı. Artık bilinmesi gerekiyordu geleceğin.
Annemi aradığım gibi kapattım. Hazır değildim, söyleyemezdim. Bilinmesi gereken geleceğe inat yapmadım bunu. İlk önce kafamı toplamam lazımdı, cümleleri kuruş sıramı bilmem lazımdı ki aradığımda kendimi düzgünce ifade edebileyim. Gerçi kendimi her ne kadar ifade etmeye çalışsam da alacağım tepki belliydi.
Kendimi hazır hissettikten sonra tekrar aradım ve bu sefer kaçmadım. Telefon ikinci çalışında açıldı.
"Neredesin, geliyor musun annem?"
Bu cümle içime öyle oturmuştu ki böyle bir şey yaptığıma pişman olmuştum. "Keşke." demiştim içimden. "Keşke ona ne olduğunu anlatabilseydim ya da bu işe hiç kalkışmasaydım."
"Anne," dedim söylemekten korkarak. "Sana bir şey diyeceğim ama kızma tamam mı?"
"Böyle dediğine göre kesin kızacağım bir şey değil mi?"
Dudağımı ısırdım ve "Evet," diye yanıtladım çekinerek. "Söyleyeyim mi?"
"Söyle ama büyük bir şeyse kızarım Yağmur." derken sesi ciddiydi ve azarlar tondaydı.
Derin bir nefes aldım ve sanki karşımdaymış gibi gözlerimi kapatarak söyledim. "Ben bir süre eve gelmeyeceğim anne."
"Nasıl eve gelmeyeceğim?" derken sesi kızgındı ama bağırmıyordu. Daha çok olayı anlamak istiyordu.
"Gelmeyeceğim işte." dedim ve sonra ekleme gereksinimi duydum. "Ama merak etme güvendeyim."
"Ha güvendesin bir de öyle mi?" Sesi alay doluydu ve az öncekinden daha kızgındı. "Yağmur sabrımı sınama! Neredesin sen? Ne demek eve gelmeyeceğim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMUR SUYU VE TOPRAK KOKUSU
Misterio / SuspensoÖlümdü bulutları ağlatan. İntikamdı, hırstı yağmuru yağdıran. Acıydı yağmur suyunun toprağı ıslatması. Ve aşktı toprak kokusunun etrafa yayılması... Toprak'a yağan Yağmur onun kalbinde bir emare bırakmıştı. Yağmur Toprak'a düşmüş, Toprak Yağmur'la...