Balon

96 11 0
                                    

Balonlara bayılıyorum, cafcaflı ve helyum dolu olanları ayrı bir seviyorum. Çünkü dışları rengarenk ama içleri hava dolu, bizim gibi.
Evet evet, senin gibi ve evet evet, benim gibi. Hepimiz helyum dolu balonlarız.
Yükselip yükselip pat diye yere çakılıyoruz,fos!

Fos! Günümüz insan ilişkilerinin özeti gibi. Fos! Yüzeysel ilişkilere bakarken kulağımda yankılanan ses.
Fos! Hayatın anlamsızlığı dank ettiğinde midemden gelen ses.
Birde şu var: Fosss! Dikkat ederseniz bu pek tesirli. Çünkü aşık olunca vücudumu saran esrarengiz hisse verdiğim tanım bu: Fosss!

Birini çok seviyorum. Hepimiz birilerini çok seviyoruz. Bazen sevmemiz gereken bazense sevmememiz gereken insanları seviyoruz. Aseksüel olmadığımız sürece onu öpmek hatta yalamak istiyoruz. Kokusunu içimize çekmek afrodizyak etki yaratıyor. Sonra...Sonra önce bir fos! "Ya fazla mı seviyorum sanki!"aydınlanması. Sonra bir foss! daha... Uzatmayayım,kalbimizden gelen son fosss! Sesiyle dünya aydınlanıyor. Büyülü efekt kalkıyor, geriye "E, ben niye kendimi böyle paraladım ki?!" düşüncesi vücuda zerk edilen ilk zehir oluyor.
Büyünün süresi bitti kardeşim geçmiş olsun. Büyücüler de bu saatte kapalıdır zaten.
Sonra "Ya ben daha iyisine mi layığım neyim?" düşüncesi peydah oluyor. Tam bir piçtir bu düşünce. İlk zehirden daha fena, tam felç indiren türden.
Son aşama "Ay, ben buna gıcık oluyorum!" aşaması.
Eminim ki bu mevzunun biyolojik bir açıklaması vardır, beni alakadar etmiyor. Peki ben adını 'fosuruk' koyduğum bu zehirle nasıl savaşıyorum?
Bir kere önüme gelen herkesle flörtleşmem ya da konuşmam, gerçekten ama gerçekten istediğim bir insan olması gerek. Evet, ego gelip "Sana yavşayan o çocuğa kahve ısmarlat." Ya da "Aga bu kız çok verecek gibi davranıyor." diyebiliyor. (Son cümleyi ego değil libido da söyletmiş olabilir, o söyletti, net.)
Egonuzu dizginlemek zo-run-da-sı-nız! Yoksa siz bir kedi, mevsim de hep bahar ve aylardan da mart olur.
Egomuzu dizginledikten sonra çok abartmadan belli kriterler belirlemek asıl mesele. "Deliği olsun yeter!" kafasındaki erkeklerin hep mutsuz olmasının temel sebebi bu kritersizlik. (Bi de yavşaklık,neyse.)

Oturup size burada kriterlerimden bahsedecek değilim ama bence en mühimi İLETİŞİM. Yani konuşabilmek. Ben istemiyorum çocuğunu taşıdığım adam ne sever, neyden korkar bilmeyeyim. İstiyorum ki zihnini usb belleğe kopyalayayım sonra artık ağızdan burundan nereden olursa takıp indireyim her şeyini.
Yani ben seks konuşurken "Beni basit zanneder mi?" demek istemiyorum. "Aman çok istekli görünmeyeyim, 'Nerden öğrendin bunları?!' falan der sonra." cümlesini kurmak istemiyorum. Çok basit, ben ilişkilerimde kendim olmak istiyorum. Rol yapmak istemiyorum, anlaşılmak istiyorum. Ben çocuğumun babası tarafından yargılanacaksam niye çocuğumun babası olsun ki!

Görüyorum, çalışmak istemeyen yüzlerce kadın var çevremde. "Kocacım, ben çalışmak istemiyorum. Çocuğumu kendim büyütmek istiyorum." diyemiyorlar. Neden? İnsanlar "Koca parası yiyor, hımm!" demesin diye.
Duyuyorum, çalışmak isteyen yüzlerce kadın var etrafımda. "Kocacım, ben çalışmak istiyorum, evde sıkılıyorum." diyemiyorlar. Neden? İnsanlar "Aaa! Kadın çalışır mıymış?" der diye.
Arkadaşlar pardon da ben parasını yiyemediğim kocayı da s'keyim; paramı kazanmama izin vermeyen kocayı da s'keyim.
"Benim düşüncelerim, sizin nezdinizde makul bir zemine oturmak zorunda değil."
Yani sevgili insan evlatları eğer ilişkilerinizde mutlu olmak istiyorsanız net olmalısınız. "Hangisi olursa olsun ya!" düşüncesi size acı çektirir.
Konuşup anlaşabildiğiniz kişileri de "Aga, kız 75 takıyor!" diye elemeyin. Emzirince büyür.
Siz kızlar, "Asgari ücret benim mazotuma yetmez!" derseniz fuckboy erkekler tarafından boynuzlanırsınız, böyle de dobrayım anasını satayım!
Sonuç olarak arkadaşlar konuşun,tanışın ve kaynaşın. Değer verin, hissedin, sevin. Romantik olmasanız da sorun değil, insan robot değil, sevildiğini hisseder. Unutmayın ki siz neyseniz karşınızdaki de odur.
Önünüze geleni sikmek isterseniz, önüne gelenle sizi aldatan biriyle beraber olursunuz.
Parası için sevdiğiniz erkek iki gün sonra eskorta gittiğinde de ağlarsınız.

Balon olmayın, cafcafına kanmayın. Karşıdakinin helyumunu çekin içinize, sesiniz incelsin gülün sonra. Çünkü hayat ağlamaya değmeyecek kadar mânasız ama kahkaha atacak kadar da değerli. Hayatınız, hayatınızdır. (Partnere hayatım diyoruz ya ona gönderme yaptım, anlamazsınız diye açıkladım.)

Güzin Abla sundu.

DENEMEMELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin