Duygular & Duygulular

68 11 0
                                    


Duygu kelimesini çok seviyorum. Sanki kendini duy'makla alakalı gibi geliyor. Bu yüzden duygusal insanların içe dönük olmasının tesadüf olduğuna inanmam. Gerçi ben tesadüflere genel olarak inanmam. Hiç kimsenin karşımıza rastgele çıktığına inanmıyorum çünkü biz bir GTA karakteri değiliz. Hepimizin bir şahsiyeti ve duruşu var. (Tiktokçuların yok.)

Neyse, konu çok dağıldı. Bu yüzden size bir taslak sunacağım yazacaklarımla ilgili. Öncelikle negatif duyguların olağan olduğu ve önemli olanın onları hissetmek değil nasıl tepki verdiğimizle ilgili olarak hayatımızı şekillendirdiğinden bahsedeceğim.
Sonrasına bakarız zaten. İster okuyun ister okumayın, size değil kendime yazıyorum.

Ben kıskancım, çok kıskancım. Deliler gibi kıskancım. Zaman zaman fesatım ve zaman zaman kötü. İç sesime "Oha! Bu kadar kötü düşünme!" dediğim zamanların sayısı çok fazla. Hatta örnek vereyim: Geçen gün çok çirkin ama çok zengin bir kız gördüm. Köpeğine kullandığı şampuan bile bizim şampuanlardan kaliteli olan tiplerden. Kız obezdi ve göze pek de hoş gelmiyordu. Buna ek olarak dışarıdan bakınca "Ben zenginim!" diye bağırıyordu. Her şey üç saniye içinde gerçekleşti. O gün pek de güzeldim açıkçası ama aynı zamanda da sefil bir öğrenciydim. Kıza ve cins köpeğine bakıp iç çektim "Allah bir yerden alıyor, diğer yerden veriyor demek ki!" dedim.
Sonra birdenbire hakkında hiçbir şey bilmediğim bu insan hakkında böyle düşündüğüm için müthiş bir vicdan azabıyla doldum. O bedende doğmak onun seçimi değildi, belki de özünde müthiş tatlı bir kızdı. Ben kendi acizliğimi örtmek ve kendimi yüceltebilmek için böyle çirkin bir ithamda bulunmuştum.
Ardından kendimi dar ağacına asmaya gerek olmadığına kanaat getirdim. Bunu da haset duygusunun herkeste olduğunu idrak ettiğimde yapabildim.
Hepimiz negatif duygular içine girebiliyor ve saçma tepkiler verebiliyoruz. Bunu niye yapmayalım ki? Biz Tanrı ya da onun resulü değiliz, sıradan insanlarız.
Yanlış yaptığımızda kendi kendimizi cezalandırmalarımız yüzünden kurban bilincinden kurtulamıyoruz.
Ben size demiyorum ki gidin sevgililerinizi aldatın sonra da kendinizi aklayın. Sadece kendinize şunu sorun: Benim bu davranışımın sebebi neydi?
Belki bir çocukluk travması, belki çaresizlik belki de manipülasyona uğradığınızı fark etmek bla bla...
Belki de sadece şerefsiz bir insansınızdır ve fazla ilgi görmek hoşunuza gitmiştir, kendinizi dizginleyememişsinizdir.
Sebebi her ne olursa olsun kendinizi haklı görmediğiniz sürece sorun yok. Şunu tekrarlayalım "Ben haksız olabilirim". Herkes bunun bilincinde yaşasa sosyal ilişkilerimizin nasıl güzelleşebileceğini tahayyül edemiyorum.
Bununla beraber siz sonsuza dek haksız da değilsiniz. Nasıl bir arkadaşınız kötü bir şey yaşadığında pozitif afirmasyonlarla modunu yükseltmeye çalışıyorsunuz, ölene kadar en yakın arkadaşınız yine kendiniz olacaksınız. O yüzden düştüğünüzde kalkmayı öğrenin çünkü elinizi tutacak kimseniz olmayabilir.

En önemlisi ise duygulara eşlik edebilmek. Siz sevdiğiniz kişiye egosal problemler yüzünden "Seni seviyorum." diyemeyen birisiyseniz mutlu olmanız çok zor. Ya da sırf egonuz 'Onun için üzülünür mü?!' dedi diye aşk acısını erteliyorsanız ölene kadar o hissi yüreğinizde taşıyacaksınız. Mantık çerçevesinde ve diğer insanlara zararınız olmadığı sürece duygularınızı tanıyın, benimseyin ve yaşayın. Toksik bir pozitifliğe gerek yok sadece negatif duygularda uzun süre kalmamaya çalışın.
Hayat seçimlerimizle şekillenir.
Seviyorsan git konuş bence.

Duygulusal

DENEMEMELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin