50. PARTİ

44.9K 2.2K 748
                                    

Multimedya: Araf Soykan
(Bulabildiğim en düzgün foto olduğunu
söyleyebilirim ✨ 🙃)


"İyi ki doğdun Asya!"

"Ya salak mısın, doğum günü bugün değil."

"Ne var abiciğim, işte ilk kutlayan ben oldum. Ha yarın, ha bugün ne farkı var?"

Gözlerimi açtığımda karşımda Çağrı'yı, Aral'ı, Güney'i, Furkan'ı ve Yiğit'i gördüm. Odamın yol geçen hanıymış gibi hissetmem baya garipti.

"Günaydın," dedi Aral yanıma oturarak. "Günaydın," diye mırıldanıp yorganı kafama kadar çekip yatmaya devam ettim. "Ohoo, biz müjdeli bir haber vermeye gelelim, bizim kız da anca uyusun." Dedi Çağrı. "Uykum var!" Diye bağırdım hiç çekinmeden.

Güldüler. "Lan çıkın hadi, ben kardeşimle konuşurum." Dedi Aral çaktırmadan uyuma pozisyonuna geçerek. Harbiden çakal adamdı.

"Emredersiniz paşam, siktir git lan." Dedi Çağrı. "O değilde iki Zadeoğlu erkeğinin kavgasını izlemek baya zevkli olmaz mıydı? Edin edin ben destekliyorum sizi." Yiğitin sesi, kavga izlemeye gelen dedikoducu teyzelerin heyecanı gibi çıkmıştı. Kafamı çıkardığımda elinde bir çekirdeğin eksik olduğunu gördüm.

"Harbiden he, kavga edin de az tadımız gelsin." Dedi sırıtarak Furkan. "Of abi salak mısınız?" Dedi Güney çok bilmiş edasıyla. Bir an mood'umun bu olduğunu düşündüm.

"Şu an sizin derdiniz ne?" Diye sordum yorganın altından çıkarak. Çağrı derin bir nefes verip, "YARIN SENİN DOĞUM GÜNÜN!" Diye bağırdı.

"Ee? Her sene kutlamıyor muyuz zaten, neyin heyecanı bu?" Dediğimde hepsi aniden suspus oldu.

"Ha ama güzel hediyeler gelecekse sevinebilirim, mesela şu garajda gördüğüm arabalar gibi!" Dedim heyecanla. Artık yabancı gibi hissetmiyordum, sonuçta abimlerdi. İstediğimi diyebilirdim. Tamam biraz aç gözlü görünmüş olabilirim...

"Bak sen şuna," dedi Aral ve burnumu sıktı. "Ya!" Deyip elini ittim. Güldü.

"Emin ol Zadeoğlu ailesi bu doğum gününde sana arabadan daha güzel hediyeler alacak." Dedi Furkan.

"Ya kanka benim hediye işini sonraya bıraksak? Allah çarpsın param yok, abim denilen şerro kartlarımı iptal etmiş." Dedi Yiğit her an ağlayacakmış gibiydi. "Hadi be!" Dedi Furkan eliyle ağzını kapatıp, "E bizimkilerde aylık gelirimi kesti, elimde az bi miktar var. Ama olsun canım kuzenim bizden hediye istemez. Mütevazidir o."

"Yo ne münasebet? Bundan önce ki halim öyleyse bilemem ama... İlle de pahalı şeylere gerek yok." Diye ekledim. "Abi kız doğru söylüyor ha."

Efe'nin aniden odaya girip konuşmaya dahil olmasıyla güldüm. Çünkü komik söylemişti. "Neyse o değilde, aşağıya gelin. Kahvaltı yapılacak ve önemli şeyler konuşulacak." Dedikten sonra bana döndü, "Sen nasılsın abla? Bu arada günaydın." Dedi 32 diş gülümseyip. Güney Efe'nin ensesine vurdu. "Şuna bak lan, bize gelince suratsız, ablasına gelince nasıl da sırıtıyor." Dediğinde "Abi niye kıskanıyorsun! Seni babama söylicem." Dedi ve koşarak çıktı.

"Hassiktir," dedi güney ve arkasından çıktı. "Efe abiciğim, bekle canım benim!" Diye bağırdığını duydum Güney'in. Furkan, ben ve Yiğit gülüyorduk.

"Demek ki önemli mevzular konuşacağız, hadi inelim aşağıya." Dedi Aral ayağa kalkarak. Yorganı üstümden atıp ayağa kalktım. "Ben üstümü değiştirip geliyorum, siz gidin." Dediğimde onaylayıp çıktılar.
Ben de önce banyoya gidip işlerimi hallettim.

Banyodan çıkıp dolabın karşısına geçtim. Kapüşonlu, gri bol bir sweat ve siyah düz bir eşofman giydim. Saçlarımı da tarayıp çıktım. Henüz merdivenleri inecek kadar dinç olmadığımdan asansörü kullanıp aşağı indim.

BİYOLOJİK AİLEM ✔️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin