49. İTİRAF

45.6K 2.2K 1K
                                    

Baya uzun bir aradan sonra tekrardan buradayım. Fazla konuşmadan iyi okumalar diliyorum.

Multimedya: Furkan Zadeoğlu

Kafamda hissettiğim acı yüzünden dişlerimi sıktım. Büyük ve baya lüks bir eve gelmiştik. Cidden para konusundan baya şanslıymışım. Fakat  vücudumda ki sanrılar ve acılar  çok düşünmemi engelliyordu. Ayrıca ailem olduğunu söyleyen kişileri hatırlamamak canımı sıkıyordu.

En son o sarışın adama katil filan demiştim ve garip bir şekilde tepki vermişti. Ve şu an dinlenmem için beni odam olan yerde yalnız bırakmışlardı. Aslında abim olduğunu söyleyen kişiler yanımda kalmak için baya bir savaş vermişti fakat doktor, yani Meriç izin vermemişti. Ama ikide bir kontrole geliyordu.

Aniden kapı açılınca düşüncelerimden kurtuldum. Meriç ve korkunç görünen sarışın adam gelmişti. Abim olsalar dahi kendimi yabancı hissetmekten başka bir şey yapamıyordum.

"Küçük hastamız kendini nasıl hissediyormuş?" Meriç şefkatli bir ifade ile yanıma gelip oturdu. "Kafam ağrıyor." Dedim yüzümü buruşturarak. "Birkaç günlük süren bir güzellik uykusundan uyandın, tabii ki de ağırır." Bunu kötü hissetmemem için söylemişti ama çocuk değildim, dikişlerim cidden patlayacakmış gibiydi. Yine de bozuntuya vermedim.

"Ayna var mı?" Diye sordum. Adının Polat olduğunu hatırladığım adam hemen bir masanın üzerinden küçük aynayı alıp bana verdi. Hastane de dediğim şeyden biraz utandığım için ona bakmadan aynayı aldım. Sapından tutup yüzüme tuttum. Suratımda ki çizikleri ve alnımda ki bandajı gördüğümde, "Bence güzellik uykusunda bunlar olmamıştır. Nasıl kaza geçirdim? Hastane de ki doktor araba kazası geçirdiğimi söyledi. Nasıl geçirdim?" Dedim tek nefeste. Aynayı indirip yatağa bıraktım. İkisi de birbirine baktı.

"Hâlâ çok güzelsin öncelikle, kazaya gelirsek ise, şimdi bunları konuşup moral bozmaya gerek yok güzelim. Şu an iyisin, önemli olan bu. Şimdi yemek yemen lazım, burada mı yemek istersin yoksa annemizin senin için hazırladığı salon yatağında mı yemek istersin?" Dediğinde başımı iki yana salladım. "Aç değilim." Dedim yorgun bir sesle. Yorgundum ama uykum yoktu.

"Ama bir şeyler yemen gerek." Dedi Meriç. Cevap vermedim, "Asya, enerjini kazanman için bir şeyler yemen gerek. İstesen de istemesende." Polat adamı konuştuğunda yutkundum. "Ama istemiyorum." Diye mırıldandım. Hafızam yerindeyken bu adama nasıl abi dediğimi merak ediyordum.

"Üzgünüm güzellik burada doktor benim, ne dersem o." Bir şey demedim çünkü kararlı görünüyordu.  Derin bir nefes verip üstümden yorganı attım. Yavaşça ayaklarımı yere indirdim. Tam ayağa kalkacakken birisi beni kucağına aldı. Polat'dı! Baya gerilmiştim. "Kendim yürüyebilirim." Dedim kısık bir sesle. "Olmaz güzelim, hadi siz inin. Ben ilaçlarını hazırlayayım." Dedi. Polat başını sallayıp benle beraber odadan çıktı. Kafamı eğmiş, ellerimle oynuyordum. Hafıza mı kaybetmeden önce böyle çekingen miydim acaba? Ya da yabancılık hissettiğim için çekingen olabilirdim.

"Kasma kendini, çekinmene de gerek yok. Her ne kadar hatırlamasan da abinim, en çok bizim yanımızda rahat olmalısın." Dedi yumuşak bir sesle. "Bu elimde değil." Dedim kısık bir sesle. Asansöre binmiştik.

"Seni koruyamadığım için özür dilerim," dediğinde yutkundum ama cevap vermedim. Çünkü ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Kapı açılınca çıktık, hastane de gördüğüm herkes buradaydı. Annemin gözleri dolu doluydu. Hatta babaannemin ve Efe'de öyleydi. Polat beni yatak şeklinde açılmış olan koltuğa yavaşça bıraktı. Aral arkama yastık koydu.

Gözlerim duvarlara kaydı. Renkli ve hoş duran, çeşit çeşit çerçeve ile fotoğraf asılmıştı. Fotoğraflarda bir sürü erkek çocuğu ve kız çocuğu vardı. Ve o kız çocuğu bendim...

BİYOLOJİK AİLEM ✔️ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin