Düzenlendi. Keyifli okumalar.
Oy ve yorum hatırlatmasıııı
"Hiçbir şey istemiyorum ama ya," dedim sitemle. Renkli gözleri kısık ve biraz sinirli bakıyordu. "Bak, sen çok sinirli bir insansın ve bu sağlığa zararlı. Papatya çayı öneririm istersen, gerçekten iyi geliyormuş diye duymuştum..." elini yumruk yapıp masaya çok sert olmasada asvurmasıyla sustum. "Şaka, şakaydı ki. Hem sana papatya çayı değil, direkt tarlası lazım." Diye mırıldandım.
Masadaki elini çekti ve bir tükenmez kalem alıp parmakları arasında çevirmeye başladı. "E gideyim ben." Diyerek kapıya yöneldim ve kulpu indirdim. Açılmadı. Birkaç kere daha denedim, olmadı. "Kapıyı mı kilitledin?!" Diye bağırdım dehşetle ona dönerek. Hangi ara kilitlemişti ve niye kilitlemişti bu manyak...
Cevap vermesine izin vermeden bağırmaya devam ettim. "Çabuk aç şu kapıyı! Amacın ne hem? Bıktım senin şu dengesizliklerinden ya valla." Dedim ağlamaklı bir sesle. Ellerimle yüzümü kapatarak koltuğa oturdum. Ağlarmış gibi sesler çıkardım. Polat'ın ne tepki vereceğini merak ediyordum sadece. İstesem camdan bile atlar çıkardım ki zaten. Yani sanırım.
"Ağlıyor musun sen?" Dediğini duydum şaşkın bir sesle. "Nasıl ağlamayayım ya düştüğüm şu duruma bak!" Diye devam ettim ellerimi çekmeden. Kalkıp teselli eder ya da kapıyı açar sandım ama öyle olmadı.
"Ağla o zaman yapacak bir şey yok. En azından rahatlamış olursun. Sessiz ol, işimi yapayım ben de." Allah'ım imdat.
Adam harbiden kafayı yemişti. Bununla tek başıma kalmak uçurumdan atlamak gibi bir şeydi. Katil diye boşuna mı diyordum ben? Allah'ın muşmula suratlı sarı katili işte...
Ellerimi sinirle çektim. "Ciddi misin?!" Diye yükseldim. Adam harbiden önündeki dosyalarla ilgileniyordu. Aa manyak. Bana cevap vermeyince rol yaptığımı anladığını sayarak kendime ve ona küfür ettim. Ardından iç çekerek karşımda bir bok anlatmayan saçma tabloyu izlemeye başladım. Bendeki sanat anlayışı işte. Aslında güzel çizim yapardım ama iş böyle tablolara gelince benim beyin işlevini bırakıyordu.
Aradan dakikalar geçti. Kimse konuşmadı. Pes eden ben oldum. "Tamam ya ne istiyorsun?" Dediğimde kafasını kaldırdı ve elindekileri bırakarak arkasına yaslandı. "Bu soruyu benim sana sorduğuma düşün." Dediğinde göz devirmeden edemedim. Manyak takmıştı bir şey isteyip istemediğime. "Kapıyı açmanı istiyorum. Oldu mu?" Dediğimde cıkladı. Kafayı yemek üzereydim.
"Tamam ne anlamda bir şey istemem gerek?" Diye sordum. Derin bir nefes verdi. "Manevi olmayacak bir şey." He yani yardımım karşılığında para teklif ediyordu. Bana uyardı ama iş bu adama gelince gururlu olasım tutuyordu. "Ulan valla paraya ya da başka bir şey ihtiyacım yok. İstemiyorum bir şey." Dedim artık kabul etmesi umuduyla. Polat hiçbir şey demeden ayağa kalktı ve masanın üstünde duran anahtarı alıp tüm katillik endamıyla kapıya doğru ilerledi.
Hevesle kalkıp peşinden gittim. Kapıyı sonuna kadar açtı, kendimi hemen dışarı attım. Aklıma o kilitli odalar geldiğinde hemen ona döndüm ama şerro kapıyı yüzüme kapatmıştı. Bir anda kapıyı çok sert bir tekme atıp merdivenlere uçtum.
Kapının açılma ve Polat'ın "Asya!" Diye bağırma sesi gelmişti. Sırıtarak o kattan uzaklaştım.
Çok yorulduğumu fark edince havalı havalı asansöre ilerledim ve düğmeye bastım. Asansör açıldı, içeri geçtim. Bir kat sonra kapı yine açıldı ve içeri doktor biyolojik girdi. Salonun olduğu kata bastı, ben de yan tarafım da olan demire yaslandım. Aq çok gerildim, bir de sessiz bir ortamdayız ya.
"Asya," Dediğinde ben olduğumu onaylayan sesler çıkardım. Cebinden çıkardığı astım ilacını bana uzattı. "Öbürü ıslanmıştır. Al, hem yedekte kalır." Dedi benle pek göz teması kurmayarak. Elinden aldım. "Tüh, zahmet olmuştur şimdi." Dediğimde gözleri beni buldu. Tam bu sırada kapı açıldı. Sallana sallana çıktım dışarı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİYOLOJİK AİLEM ✔️
Teen Fiction"Abiler, hatta mümkünse tüm erkolar kapatılabilir mi lütfen?" 🫠 17 yılı yalan olan Asya, yeni ailesinin yanında mutlu olabilecek miydi? Peki ya gerçek ailesi Asya'yı sevebilecek miydi? 🌸Tamamlandı fakat bazı bölümler düzenleniyor. Argo, küfür...