Hatırla, unutma beni.
•••••Yıldırım'ın dedikleriyle tüm ekip ona dönmüştü. Yıldırım ise vakit kaybetmeden anlatmaya başladı
—y; Zehra'nın bahsettiği mağazanın çok yakınında Deniz mahsülleri satan bir restoran vardı. Akşam yemeği için oraya gitmiştik. Zehra denizi görmek istediğini söyleyince vaktimiz olmadığı için ona "denize girmek için küçüksün boğulabilirsin" demiştim. O deniz mahsulleri satılan yer geçen yıllarda kapanmıştı.
Serdar Yıldırım'ın lafını keserek konuştu.
—s; ne olarak kullanılıyor peki şu an?
—y: şu an boş bir depo. Zehra orda. verdiği tüm mesajlardan bu çıkıyor.
Mete sermete seslendi.
—m; sermet derhal uçak ayarla 3 saat içinde İstanbul'a gidip Zehra'yı alıp getiriyorsunuz. BU BİR EMİRDİR!
••••••
İstanbul'a inen uçakla birlikte ekip ikili şekilde arabalara binerek planladıkları yerlere doğru gidiyorlardı. Serdar ve Yıldırım'ın yan yana olduğu arabada çıt çıkmıyordu. İkisinin de düşündüğü tek şey Zehraydı. Yıldırım gerginliğini dışarı yansıtmazken aynı şey Serdar için geçerli değildi.—y; böyle gergin olursan her şey sarpa sarar. Sakin olmaya çalış
—s; elimde değil.
—y; Zehra için bu kadar endişelenmen sanırım dostluğunuzun bağından kaynaklı. Bir abi kardeşi için nasıl endişelenirse öyle duruyorsun.
Serdar net bir tavırla konuştu
—s; Zehra benim, dostum veya kardeşim değil, sevgilim ve siz bunu gayet iyi biliyorsunuz yıldırım bey. Sorgu odasında beni izlediğinizi biliyorum.
Yıldırım Serdar'ın ses tonundaki öfkeyle kaşlarını çattı.
—y; Zehra'nın bana kızmasını, öfkelenmesini, nefretini anlıyorum ama senin bana neden böyle davrandığını anlayabilmiş değilim.
—s; ben sizi suçlamıyorum, bunu görev için yaptığınızı biliyorum ama
Cümleleri toparlamaya çalıştı.
—s; bakın yıldırım bey, Zehra bana çocukluğundan her bahsettiğinde, sizinle ilgili minicik bir konu geçtiğinde bile gözleri dolardı. Hatırlıyor musunuz? davette sizinle karşılaştık, bir kızınız olduğunu söylediniz. O akşam biz döndüğümüzde Zehra bana "sevilmeyecek bir çocuk muydum acaba?" Demişti. Zehra sizi illaki affedecektir, babası olarak görecektir sizi ama, o kendi gözyaşlarını unutsa bile benim unutmam mümkün değil. Çünkü zehranın canı benim yanımda sizin yüzünüzden yanarken ben hem onun acısıyla hem de o ağlıyor diye kendi acımla baş etmek zorunda kaldım. Size karşı beslediğim bir kinde yok, ben durumun gerginliğinden dolayı sert çıkışmış olabilirim.
Yıldırım bir şey demedi, hoş bunun üstüne konuşalacak bir şey yoktu.
—y; çok seviyorsun onu.
Serdar başını salladı. Gidecekleri yere çok az kalmıştı.
—s: evet çok seviyorum, o yüzden de zehrayı bulmak zorundayım.
Bir kaç dakika sonra mekana geldiklerinde, ikisi de arabadan indi, hava kararmıştı. Etrafında kimsenin olmadığı tenha bir yerdi. Silahlarını bellerinden çıkararak ellerinde tuttu ikiside. Deponun kapısı açıktı. Serdar kaşlarını çattı.
—s; tuzak olabilir.
Depoya girdiklerinde hiç kimse yoktu. Serdar bir çocuk gibi omuzlarını düşürdü çaresizlikle. Etrafa göz gezdirirken duvarda yazan yazıyı gördü.